Tüketim Çağında Toplumsal Hareketler: Ekonomik Boykot Analizi
13 Nisan 2025 Pazar
Böyle bir yapıda, ekonomik sistemin geçirdiği dönüşümün yalnızca piyasa mekanizmasını değil, toplumsal yapıyı ve toplumdaki bireylerin hayat tarzını da etkilediği aşikardır. Kalkınmacı devletin tabutuna çakılan her çivinin toplumdaki bir karşılığı olarak; neoliberal devlette yurttaşın yerini müşterilerin alması, tüketimin önceki dönemlerden farklı olarak popüler kültürün bir parçası ve bu yeni toplumsal yapıda tüketme eyleminin ihtiyacın ötesinde bireyin kimlik inşasında bir araç haline gelmesi ortaya çıkmıştır. Tüketim mallarının toplumun gündelik işleyişinde ihtiva ettiği anlamın artmasıyla yaratılan tüketim toplumu, esasında bu dönemki iktisat politikalarının doğal bir sonucu ve tamamlayıcısıdır.
Her Şey 19 Mart’ta mı Başladı?
11 Nisan 2025 Cuma
Haftalardır, milyonların izlediği TV ekranlarından, çok izlenen sosyal medya platformlarından, hukuka aykırı gözaltıları, siyasi saikle yapılan tutuklamaları, kolluğun orantısız güç kullanımını, kötü muamele ve işkenceleri, dava ve soruşturma dosyalarındaki hukuka aykırılıkları izliyoruz. Çarpıtılan MASAK raporları ve baz kayıtları ile masumiyet karinesinin nasıl ortadan kaldırıldığına, hukuki değeri olmayan gizli tanık beyanları ile gerçekleşen tutuklamalara tanıklık ediyoruz. Belki de şimdiye kadar, siyasallaşmış yargının ve kolluğun, hukuk dışı işlemlerinin bu kadar yaygın ve kitlesel tartışıldığı ve izlendiği bir dönem olmamıştı. Bunun nedeni bu uygulamaların yeni olması değil, kendini tehlike altında gören mevcut rejimin, ilk defa bu kadar geniş ve farklı toplumsal kesimlere bu şiddeti uyguluyor olmasıdır.
Kürt Sorununda İdealizm
10 Nisan 2025 Perşembe
Devlet Bahçeli ortaya çıkıp Öcalan’a “gel Meclis’te konuş” çağrısını yaptığı zaman, anlaşılır nedenlerle hemen herkeste bomba etkisi yarattı. Başlıca tepki şaşkınlıktı, ama bir kesim olayın olağanüstü tarihsel önemine dikkat çekmekte gecikmedi. Sözkonusu çağrının yakın Türkiye tarihinde bir dönüm noktası olduğunu ve köklü bir açılım sürecine imkân tanıyacağını savundular. Bir başka, daha geniş bir kesim ise, böyle bir çağrının gele gele en anti-Kürt partinin liderinden gelmesinin ‘olağanüstü’nün de ötesinde ‘fantastik’ olduğunu teslim etmekle birlikte, çağrıyı en hafifinden kuşkuyla karşıladı. Ben de bu kesim arasındaydım. İtirazım, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” kıvamında kalsa da, basit fakat temel bir çelişkiye işaret etmekten ibaretti: Ülkede kararlı ve kesintisiz bir otokratikleşme süreci devam ederken, ne açılımı?
Onur Alp Yılmaz’la Söyleşi: “Asıl ‘Sarı Öküz’ Sokakların Kılıçdaroğlu CHP’si Tarafından Marjinalize Edilmesiydi”
9 Nisan 2025 Çarşamba
Diplomanın iptalinin İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışmasını engellemek için verilmiş siyasi bir karar olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 60. Yüzde 20’lik bir kesim destekliyor ve idari bir karardır diyor. Kalanlar ise fikrim yok ya da kararsızım diyor. Toplumun yüzde 80’inin olayın ardından bu kadar kısa bir süre geçmişken bir konuyla ilgili fikri olması çok rastlanan bir şey değil. Tutuklamalarla ilgili de benzer bir durum söz konusu. Fikrim yok ya da kararsızım diyenlerin de bir kısmının aslında elbette fikri var. Ancak partisinin tutumuyla vicdanının söylediği arasındaki çatışmadan dolayı bu soruyu muhatap almak istemiyor. Dolayısıyla iktidarın aleyhine bir yerde konumlanıyor. Bunun iktidar açısından anlamı şu: İktidar kendi tabanına dahi bunu elindeki onca imkana rağmen anlatamamış, kendi tabanında dahi rıza üretememiş. CHP açısından ise soru şu: Bu yüzde 60’ın ne kadarını oya tahvil edip edemeyeceği.
8 Nisan, Dünya Romanlar Günü: Avrupa Deneyimlerinden Ortadoğu’ya Bakmak
8 Nisan 2025 Salı
Tarihsel deneyimler, dünyadaki Roman toplulukların, savaş ve çatışma sonrası dönemlerde, yok sayıldıkları, tarihyazımında yer almadıkları ve barış inşası politikalarından dışlandıkları ve çok az öneme sahip topluluklar olarak kabul edildiklerini gösteriyor. Bu topluluklar, birçok kez çatışmalar sonrasında dahi, mağdur edilmeye devam etmiştir. Çünkü faillerin algısında Çingeneler mağdur olarak sayılmıyor ya da onlara yönelik saldırılar haklı görülüyor. Bu sebeple ve anlayışla Roman azınlıklar sadece savaşlardan veya hemen sonrasından doğrudan etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda onları önemli ölçüde marjinalleştiren ve toplumun her alanında son derece dezavantajlı bir konuma yerleştiren uzun vadeli sonuçlarla yüz yüze kalıyor.
Gezi’den Saraçhane’ye Geçmişin Hayaletleri
7 Nisan 2025 Pazartesi
Saraçhane ise öğrenci topluluklarının öncülük etmeye çalıştığı, sol/sosyalist örgütlerin kendine tam anlamıyla alan bulamadığı, Kürtlerin Gezi’deki konumuna nazaran protestocular tarafından kapsanmadığı, son dönemde yükselen kentli seküler milliyetçiliğin rengini verdiği bir direniş hattı. Sokaktaki kompozisyon Gezi’ye benzese de hegemonik gruplar ve ideolojik perspektif açısından belirgin yoğunluk farkları var. Ayrıştırıcı ve hamasi döviz ve sloganlar Gezi’ye kıyasla çok daha yaygın. Bu tespitler şimdiye kadarki çapı en büyük iki toplumsal itiraz hareketi arasında politik ve ahlaki bir hiyerarşi kurmak için değil, aksine, aralarındaki farklara rağmen bu iki tarihsel moment arasındaki bağlantılara, süreklilikler içindeki kopuşlara işaret edebilmek için önemli.
Z Kuşağı: Yeni bir Halk
5 Nisan 2025 Cumartesi
Yaygın düşünce kalıplarından biri de Z kuşağının umursamaz, tembel, bilgisayar başında oturan, cep telefonuna yapışık yaşayan ve bu yüzden giderek asosyalleşen bireylerden oluştuğuydu. Görünüşte böyle olsa da bu algıya sahip olanlara, aslında Z kuşağının kendilerinden önceki kuşaklardan farklı olarak internetle doğup büyüdüklerini ve bu araçla büyüklerden daha farklı bir ilişkiye sahip olduklarını, sosyal ilişkilerini bu sanal ağlar üzerinden sürdürdüklerini gözden kaçırmamaları gerektiğini hatırlatmak lazım. Etrafı teknolojik aygıtlarla çevrili bir dünyaya doğan bu gençlerin, teknolojiyle ilişkisi önceki kuşakların zorunluluklardan doğan kısıtlı ilişkisine benzemiyor, doğal olarak.
Yerli ve Seküler: Maltepe Mitingi'nden Yeni Nesil Milliyetçilik İzlenimleri
4 Nisan 2025 Cuma
Maltepe Meydanı’ndaki eylemci gençler, ideolojik olarak milliyetçiliğe yaslansalar da geleneksel sağ-muhafazakâr çizgiden belirgin biçimde uzaklar. Dinden ve geleneksel otorite figürlerinden tamamen kopmuşlar, kentli, sorgulayan ve öfkeli bir kuşağa dönüşmüşler. Öfkeleri, dışlanmışlık hissinden besleniyor gibi bir izlenim bırakıyordu. Bu, bildiğimiz milliyetçilik değil, yeni ve tam tanımlanmaya muhtaç bir haldi. Onlarda, İttihatçıların o meşhur cesaretini tam göremesem de Saraçhane’deki eylemlerde gözükara bir kitle olduklarını kanıtladıklarını unutmamamız lazım!
Acaba Demokrasiye Ulaşabilir miyiz?
3 Nisan 2025 Perşembe
Örneğin eğer Hitler II. Dünya Savaşı'nı kazansaydı, 1946’da çok partili yaşama adım atacak mıydık? Keza 21. yüzyılın hemen başında eğer Avrupa Birliği bir demokrasi ve insan haklarına saygı odağı olarak çevresindeki ülkeleri etkilemeseydi, anadilde yayın hakkının tanınması, düşünce özgürlüğünün, toplantı ve gösteri hakkının genişletilmesi, askerin siyaset üzerindeki vesayet yetkilerinin daraltılması, ölüm cezasının kaldırılması, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin kapatılması, azınlık haklarının genişletilmesi gibi reformlar muhtemelen gerçekleşmeyecekti. Halen içinde bulunduğumuz, güçlü ülkelerin hak-hukuk tanımadığı, tehcir ve ilhak politikalarının yeniden canlılık kazandığı bir dönemde, dış etkilerin Türkiye demokrasisini desteklemeyeceği de çok açık sanırım.
Kurtuluş Yok Tek Başına: CHP’nin Çoğulluk Karnesi (4): Bir Yanlış İki Doğruyu Götürür mü?
31 Mart 2025 Pazartesi
Asıl mesele, ilk yazıda tartıştığımız üzere, Erdoğan’ın dost-düşman ayırımına dayalı, kutuplaştırıcı, lider odaklı siyaset tarzı. Dolayısıyla bizim meselemiz Erdoğan’a değil, bu tarza bir alternatif bulmak —kapsayıcı, çoğulcu, eşitlikçi bir alternatif. Bu alternatif de Erdoğan’ın kurduğu lider odaklı, kutuplaştırıcı siyaset zemininin içinde kalarak bulunamaz. 2015’te HDP’nin, 2019’da Ekrem İmamoğlu taşıyıcılığındaki CHP’nin yaptığı gibi, o zeminin dışına çıkmanız, tabana inmeniz, tabandaki “örtüşen görüş birliğinin” diliyle konuşabilmeniz gerekir.
Kurtuluş Yok Tek Başına: Türkiye’de Siyasi Muhalefetin Çoğullukla İmtihanı (5): 19 Mart Darbe Girişiminden Sonra Muhalefetin Çoğulluk Karnesinde Son Durum
1 Nisan 2025 Salı
Geçmişte İmamoğlu destekli Özel yönetimine muhalif tavır almış CHP’lilerin yapabilecekleri en büyük hata, dışarıdan gelmesi muhtemel kongre iptali gibi saldırıları CHP içi bir politik hesaplaşma uğruna araçsallaştırmaları olur. Bunu yapmak, politik güç ile şiddet arasındaki bir karşılaşmada şiddetten yana tavır almak anlamına gelir ki, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu kritik kavşakta bunun hesabı meydanlarda ifade bulan milyonlarca aklın ve vicdanın hiçbirine verilemez.
19 Mart ve Kürtlerin Yeniden Konumlanışı Üzerine
31 Mart 2025 Pazartesi
Newroz’un getirdiği iyimserlik, Rojava’da büyük çatışmalardan sonra edinilen kazanımlarla birlikte ulusal bilincin daha da gelişmesi, Irak ve Iran, Rojava ve Avrupa’daki Kürtler arasında dışa vurulan bu yeni coşkunun ve gelecek umudunun Türkiye’deki Müzakere Süreci ile pekişmesi ve barışçıl bir Newroz geçirme arzusu da Kürtlerin bu süreçteki davranışlarını belirleyen önemli faktörler arasında yer almıştır. Bu etkenlerin hepsi, Kürtleri protestoları üçüncü bir taraf olarak ‘temkinli bir sempati’ ile izlemeye sevk etmiş gibi görünüyor.
Ekonomik Boykot: Tüketici Bilincinin Sivil İtaatsizliğe Dönüşümü
29 Mart 2025 Cumartesi
Ekonomik boykotlar, demokratik kanalların daraldığı ortamlarda, yurttaşlar için güçlü bir sivil direnç aracıdır. Bugün, iktidar-sermaye ilişkilerinin olağanüstü görünür hale geldiği, bazı şirketlerin doğrudan iktidarın uzantısı gibi davrandığı, demokratik hakların sistematik biçimde kısıtlandığı bir ortamda, tüketicilerin ekonomik tercihleri politik bir anlam kazanmaktadır. Ekonomik boykotlar, işbirliği yapmayı reddetmenin, rızayı geri çekmenin, sessiz ama güçlü bir protestonun ifadesidir. Sandıkta oy vermek önemlidir, ancak demokrasi sadece dört yılda bir sandığa gitmek değildir.
İstanbul Barosu Yönetiminin Görevden Alınması
25 Mart 2025 Salı
İstanbul Barosu’nun kapısı daha önce 12 Eylül darbe döneminde Sıkıyönetim Komutanı emriyle mühür vurularak kapatılmıştı. Ama o zaman hukuk Askeri Cunta’nın 1 numaralı bildirisiyle askıya alınmıştı, hukuk yoktu. Şimdiki biraz farklı. Bahse konu baro yönetimini görevden alan ve seçimlerin yenilenmesine hükmeden karar bir mahkeme tarafından verilmiştir. Bu niteliği itibariyle ilktir. Üstelik yargılamanın üç kurucu unsurundan ikisi (savcılık ve hâkim) yargılamanın üçüncü kurucu unsuru savunmanın örgütü hakkında karar vermektedir…
Kurtuluş Yok Tek Başına: Çoğulluğun Politik Gücü veya İmamoğlu Neden Hedef Alındı?
20 Mart 2025 Perşembe
Bu sabah itibarıyla CHP yönetimi, böylesi çoğul bir politik gücü tabandan seferber etmek konusunda kararlı görünüyor. Ekrem İmamoğlu’nun adaylığında ısrar etmeleri, İmamoğlu’nun tek aday olduğu pazar günkü ön seçimlere CHP üyeleriyle birlikte tüm vatandaşları davet etmeleri, bu kararlılığın göstergesi. Tek yapmamız gereken, “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyerek, meşruiyetini akıllarımız ve vicdanlarımız arasındaki örtüşen görüş birliğinden, gücünü ise uyum içinde birlikte hareket etmemizden alan politik güce katılmak. Seçme hakkımızı, dolayısıyla demokrasiyi savunmak için yola düşenlerin yoldaşı olmak.
Mickey 17: Bir Gezegenler-Arası Yeni Sömürgecilik Alegorisi
21 Mart 2025 Cuma
Son filmi Parazit’le Cannes’dan Oscar’a yarıştığı ödül sezonunu alt üst eden Bong Joon-ho, altı yıllık bir aradan sonra yine kapitalist gerçekçiliğin kara ufuklarında dolaştığı yeni filmi Mickey 17 ile izleyiciyle buluştu. Güney Koreli yönetmenin önceki filmlerine aşina olanlar için toplumsal meseleleri ele alışındaki tematik süreklilik devam ediyor. Yeni filminde, kapitalizmin dünyamızda yarattığı yıkımı sinemasına taşırken daha önce başvurduğu alegori, komedi, distopya ve hiciv gibi anlatı biçimlerini koruyor; bunlara bilim kurguyu da ekleyerek kendi filmografisinin bir sentezini sunuyor. Bong Joon-ho mümkün olan her yolla, kanıksadığımız ekonomik ve toplumsal yapıların sebep olduğu çürümeyi ve varabileceği dönüşü mümkün olmayan noktaları kendine has üslubuyla işaret etmeye, filmleri aracılığıyla tabiri caizse bir ‘dur levhası’ oluşturmaya devam ediyor.
Kurtuluş Yok Tek Başına: Türkiye’de Siyasi Muhalefetin Toplumsal Çoğullukla İmtihanı (3): CHP’nin İlk Doğrusu: 2019 İstanbul Belediye Başkanlığı Seçim(ler)i
27 Mart 2025 Perşembe
Velhasıl, 2017 referandumunda Erdoğan’ı İstanbul’da yenen şey, farklı siyasi partilerin lider kadroları arasında “Erdoğan karşıtlığı” temelinde, politik pazarlıklarla tavanda kurulmuş konjonktürel bir çıkar ittifakı değildi. Erdoğan’ın önerdiği “Tek Adam Rejimi,” tabandaki çeşit çeşit seçmenin, farklı farklı işleyen akılları ve vicdanları —daha doğrusu, bu akıllar ve vicdanlar arasında oluşmuş bir “örtüşen görüş birliği”—tarafından reddedilmişti. Tabandaki bu görüş birliği, referandumda “hayır” için ayrı ayrı kendi kampanyalarını yürüten politik partiler tarafından kurulmamış, tam aksine, bu partiler kendi farklı meşreplerince, toplumsal tabanda zaten var olan bu görüş birliğinin bir nevi “eş taşıyıcılıklarını” üstlenmişlerdi. 2017’de İstanbul’da Erdoğan’ı yenen politikacılar değil, tabandaki seçmenler — daha doğrusu, onların arasındaki “örtüşen görüş birliği”ydi.
Kurtuluş Yok Tek Başına: Türkiye’de Siyasi Muhalefetin Toplumsal Çoğullukla İmtihanı (2) Başarılı bir Çoğul Muhalefet Örneği: 7 Haziran 2015 Seçimlerinde HDP
24 Mart 2025 Pazartesi
HDP’nin 2015 yılındaki başarısının kamuoyu önündeki taşıyıcılığını dönemin eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ yapmıştı. CHP’nin 2019 yılında İstanbul Belediye Başkanlığı’nı AKP’den bir değil iki defa seçim kazanarak almasına vesile olan ‘İstanbul İttifakı’nın taşıyıcısı ise Ekrem İmamoğluydu. İmamoğlu, ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun yerine Özgür Özel’i CHP genel başkanı seçilmesine ve Özel başkanlığındaki CHP’nin  2024 yerel seçimlerinden “Türkiye İttifakı” kurgusuyla birinci parti olarak çıkmasına en çok katkı koyan isimlerden biriydi.
Franz K. Âşıkları ve Max Brod’un İhaneti
22 Mart 2025 Cumartesi
Nihayetinde Franz K. Âşıkları’nı güçlü çağrışımlara rağmen Kafkaesk bir eser olarak değerlendirmek yerine, Sönmez’in kendi tarzı içinde ele almak daha doğru olur. Sönmez burada sadece Kafka’nın edebi mirasını değil, gerçek ile kurgu arasındaki çizginin ne kadar bulanık olabileceğini de sorguluyor. Bu yaklaşım, edebiyatın tarihsel olayları nasıl yeniden yazabileceği ya da bozabileceği üzerine bir tartışma başlatıyor. Bu, aslında edebi otorite ile okurun ve yayıncının müdahale hakkı arasındaki sınırları sorgulayan bir mesele. Yazarın isteği mi kutsaldır, yoksa edebiyatın kendi başına yaşayan bir varlık olduğu mu kabul edilmelidir? Bu konuda kendi kanaatimi belirtmem gerekirse bana göre, Max Brod’un yaptığı etik olarak tartışmalı olsa da edebi miras açısından paha biçilmez bir hamle olarak kabul edilmelidir.
Kurtuluş Yok Tek Başına: Türkiye’de Siyasi Muhalefetin Toplumsal Çoğullukla İmtihanı (1) - Kutuplaşma Kıskacında Türkiye
22 Mart 2025 Cumartesi
2013 yılındaki Gezi Eylemleri'nden itibaren ise, Erdoğan’ın odağı artık iyice yerleştiği iktidar koltuğu ile bu koltuğu borçlu olduğu seçmen çoğunluğunu muhafaza etmeye kaydı. 2016 yılındaki başarısız darbe girişiminin ardından “iktidarı muhafaza etme” kaygısı Erdoğan açısından daha da akut bir hal aldı. Dolayısıyla bu dönemde Erdoğan’ın politik aidiyet farklılıklarına yaklaşımının “kapsayıcı” yüzü silikleşti, dışlayıcı yüzü öne çıktı. Ancak 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde bir kez daha seçilmek için bir araya topladığı Cumhur İttifakı bileşenlerinin ve seçimlerden sonra muhalif partilerden yapmış olduğu belediye başkanı ve milletvekili transferlerinin çeşitliliği gösteriyor ki, Erdoğan politik aidiyet farklılıklarına geçmişte göstermiş olduğu pragmatik kapsayıcılığı tümüyle rafa kaldırmış da değil.
Yaren Leyleği Neden Severiz?  Bir Haberin Dramatik Yapı ve Mitoloji Açısından Analizi
19 Mart 2025 Çarşamba
Yaren yabani bir kuş olmasına rağmen sadakati ve masumiyetiyle insanın içindeki sevgiyi ortaya çıkaran bir sembole dönüşür. Zaten kültürel olarak leylekler bahar ile bereketin habercisi kabul edilir. Yine fabllarda yeni doğan çocukları getirdiği inancı, bir çok kişinin küçüklük anıları kadar saf ve temiz algılanır. Ayrıca Yaren’in bir yenilenme tavrına sahip. Onun her yıl gelişi aynı zamanda yeniden doğuşu anlamına gelir. Her gelişinde köye baharın geldiğini müjdelemesi, kolektif bilinçdışında “hayatın yenilenmesi” temasını harekete geçirir. Tıpkı antik çağda ölüp, her baharda tekrar dirilen tanrı Diyonisos gibi.
Yeni Suriye’nin Normalleşmesi Mümkün mü?
18 Mart 2025 Salı
Ankara, yeni Suriye’ye kendi idare şeklini dayatmak için hiçbir fırsatı kaçırmadı. İbrahim Kalın, 9 Aralık sonrasında alelacele Şam’a gönderildi ve Şara ile görüştü. Ankara’nın, Geçici Hükümet ile Özerk Yönetim arasındaki diyalogdan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.  Buna rağmen Şara 31 Aralık’ta ilk kez SDG yetkilileriyle Şam’da görüştü. 2015’ten beri Ankara’nın vetosu nedeniyle Suriye konulu bütün uluslararası toplantılardan dışlanan Özerk Yönetim, işler çok zor ilerlese de artık dışlanabilecek bir kurum değil. Türkiye’nin Şara üzerindeki etkisi sınırlı. İsyan sürecinde HTŞ’ye verdiği hayati destek Ankara’ya bir kredi sağladı, ancak 9 Aralık’tan bu yana, aşırı vesayetçi tavrı Şam’da, yalnız Geçici Hükümet’te değil, bütün diğer Suriyeli unsurlar arasında da huzursuzluk yaratıyor.
Faşizmin Mekânları
16 Mart 2025 Pazar
Mussolini’nin Roma vizyonu, mimari eserler dikmenin ötesinde, kenti baştan aşağı bir propaganda aracı olarak yeniden inşa etme girişimiydi. Faşist ideolojinin güç, disiplin ve itaati simgelemesi için antik Roma’nın mirası kendi anlatısına uygun biçimde düzenlenirken, bu mirasın faşizme hizmet etmeyen kısımları yok edildi. Bugün hâlâ ayakta kalan bu yapılar, Mussolini’nin kendisini zamansız bir lider olarak yüceltme çabasının taşlaşmış yankıları olarak Roma’nın sokaklarında yaşamaya devam ediyor.
Depresyon ve Benjamin’in Tarih Meleği
13 Mart 2025 Perşembe
Kaygılarımızın, korkularımızın yersiz olduğunu ve bizim onları hayata yaydığımıza gelirsek, yani öğrenilmiş çaresizliklerimize, zihnime Lars Von Trier geliyor. Farklı bağlamlarda eleştiri de alan Antichrist (Deccal) filmi ile ilgili verdiği bir röportajda korkularımızın sadece bir düşünce olduğu görüşüne bir göndermede bulunur. Bu söyleme karşı bir cevap olarak bu filmi çektiğini ima eder. Çaresizliğimizin her zaman bizim abartımız olduğunu söylemek ideolojik bir söylemdir. Ne de olsa egemen düzen tam da kendi açmazlarını, sıkıntılarını bireylerin ruhsal dünyasına havale etmekte ustadır.