Bir Panteon Hikâyesi: Missak Manouchian ve Mélinée Manouchian’ın Işıldayan Yıldızı
21 Şubat 2024 Çarşamba
İşte Missak Manouchian ve Mélinée Manouchian’ın bir parçası olduğu böyle bir politik dünya: Neredeyse herkesin birden fazla dil konuştuğu, madenlerde, limanlarda, konfeksiyonlarda çalışmış, yeraltı örgütlenmesini, gizlilik içinde politik propaganda yapmayı bilen, sürekli kâğıtsız, pasaportsuz, kaçak yaşayan ya da kaçak yaşama riski bulunan bir komünist enternasyonal. Belki de bu nedenle, Missak ve Mélinée Manouchian’ın devlet töreni ile Panthéon’a yerleştirilmesi, onların inancını ve cesaretini onurlandırma anlamına gelse de onların politik mücadelelerinin içerdiği pek çok unsuru ve esasen ürettikleri devrimci pırıltıyı seyreltiyor.
Ejder Yılında Göç
15 Şubat 2024 Perşembe
Çin'de artan emek maliyetlerinden dolayı düşük katma değerli birçok sektör ya daha küçük şehirlere ya da Güneydoğu Asya'daki daha düşük iş gücü maliyeti olan ülkelere taşındılar. Hizmet sektörü büyük şehirlerdeki istihdam artısının ana taşıyıcısı oldu. Bu alanda da özellikle dijital platform çalışanları başı çekiyor. Özellikle Türkiye'deki Getir ve Yemek Sepeti benzeri hizmetler sunan Meituan, Elema gibi platformlarda kurye olarak çalışan milyonlarca genç, kendi şehirlerinden büyük şehirlere göç edip sosyal güvenceye sahip olmadan tek başlarına yaşıyorlar.
Beklentisizliğin İmkânı olarak Umut (II)
11 Şubat 2024 Pazar
Yukarıda belirtilenler doğrultusunda noktasal, ölçülebilen bir süreklilik olarak algılanan zamanın niceliksel olduğunu söylemek hatalı olmayacaktır. Bu durumda kairos niteliksel zaman olarak tanımlanabilir. O zaman timing olarak ifade edilen durum da niceliksel zamana ilişkindir denebilir. Bir adım daha ilerleyerek niceliksel zaman beklenti ile birlikte düşünülebilirken niteliksel zaman deviniminde umudu taşır diyebilir miyiz?
Felaketin Temsilinden Tanıklığın İmkânsızlığına: Başkalarının Acısına Bakmak
8 Şubat 2024 Perşembe
Her ne kadar görüntülerin içerisinden neyi alıp neyi atacağımıza karar verme yetisine sahip bireyler olarak geride bıraktıklarımıza karşı duyarsızlaşmayı bile isteye tercih etsek de gördüğümüz tüm yüzlerin yazgısı toplumsal bellek üzerinden kendi tarihimizin bir parçası olarak bizimle gelmektedir. Sosyal medyada tanıklık ettiğimiz kriz, afet ve yıkıcı bir olayla ilişki kurma biçimimiz, bu mesafelenmeyi kurma biçimimizi de bir şekilde yapıbozuma uğratmakta, bizi başkalarının acısına bakmaya zorlamaktadır.
Hatay’dan İstanbul’a: 6 Şubat Depreminden Çıkan Yeni İmar Rejimi
6 Şubat 2024 Salı
Yani iktidar pek çok açıdan bir laboratuvar olarak gördüğü Hatay’dan, uzun süredir uyguladığı imar siyasetini daha da ileri götürmenin cesaretini ve fırsatını bularak ayrıldı. İşin doğrusu onca yıkıma ve aleni sorumsuzluğa rağmen deprem enkazının gölgesinde girdiği ilk seçimden elde ettiği sandık sonucunu da bunun bir onayı saydı. “On bir ilde bunları yapabiliyorsam, niye her yerde yapmamayım” düşüncesiyle tahkim edilmiş yeni bir imar ve iskân siyasetinin dayanağı olacak olağanüstü yetkilerle donatılmış bir yasayı, kısa sürede hayata geçirdi.
Felaketin Ardından: Belirsiz Geçmiş, Umutsuz Gelecek, Tutulmamış Yas
6 Şubat 2024 Salı
Afet sonrası dönemde, devletlerin görevi, insanların yaşama hakkını güçlü bir şekilde korumak için bütünlüklü bir sitem kurarak toplumsal dayanıklılığı artırmak, kendi sınırları için yaşayan insanların her koşulda ve zamanda, ayrım gözetmeksizin, insan haklarına, insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmelerini sağlamak olmalıdır.
Türkiye’nin Yeni Güvenlik Rejimi
5 Şubat 2024 Pazartesi
Savunma sanayii, yeni güvenlik rejiminin en büyük somut kazanımlarından biri olarak çok güçlü bir toplumsal meşruiyet kaynağı haline gelmiş durumda. 2023 seçimlerinde başta TCG Anadolu olmak üzere savunma projelerinin adeta Cumhur İttifakı’nın seçim otobüsü gibi kullanılması, ekonomik kriz ve kurumsal çöküşün savunma sanayii etrafında yaratılan yeni bir kalkınma modeli anlatısıyla gölgelenmesi ve muhalefetin soyut eleştirilerine somut kazanımlarla cevap verilmesi, yeni rejimin yarattığı toplumsal meşruiyetin en güncel örnekleri olarak karşımıza çıkıyor.
“El Planeta” ve “Hayat” Filmlerindeki Kadın Karakterlere Bakış
4 Şubat 2024 Pazar
Çocukken bakkal dükkânında çalışan Hicran neden genç kızlığında ya da evlilikleri boyunca çalışmaz? Neden ilk evliliğini yaptığı emekli öğretmen Orhan’ın hayalinde Hicran’ın en fazla kırtasiyeye gelip yardım edebileceği düşüncesi vardır? “Ne istiyorsan onu yaparsın canım,” der Orhan. Hicran ise, “Benim bir hayalim yok, eskiden vardı ama şimdi yok!” diye cevap verir.
İstanbul’un Martıları Mario Levi İçin Ağlarken
1 Şubat 2024 Perşembe
Mario Levi’yi bu kadar önemli bir İstanbul yazarı kılan, şehrin kimliğinin tam merkezinde duran bu göçebelik ruhunu, tamamen şahsına münhasır bir üslupla, gerçek bir ustalıkla, asla bağırmadan yansıtmayı başarabilmiş olmasıydı diye düşünüyorum. Bunu, öyküde en ustalıkla başarmış olan Sait Faik’ti muhtemelen; zaten Levi de aynı konuşmada onu “gerçek ustalarından biri” olarak kabul ettiğini söylüyordu.
Erdoğan ve AKP Türkiye Siyasetini Nasıl Domine Etti? “Eşraf Siyaseti”nden “Ulusal Makine Siyaseti”ne
29 Ocak 2024 Pazartesi
AKP’nin yükselişi Türk siyasal sisteminde hem bir sürekliliği hem de bir değişimi yansıtmaktadır. Parti, çoğunlukla bizzat AKP tarafından oluşturulan yeni bir siyasi elite bağlı olması açısından yenidir. Ancak AKP Türkiye’nin parti siyasetinin geleneksel klientelistik ve personalistik yönelimlerini aşamamış; ancak bu dinamiklerin yeni versiyonlarını yaratmıştır. Aslında AKP, klientelizmi elinden geldiğince merkezileştirerek ve partinin güçlü “yaşarkalma ağları”na dayanan ve diğer partilerin çağrılarına direnen geniş bir seçmen kitlesi yaratarak klientelizmi yeni bir düzeye taşımıştır.
Şiir Bahis Sitesinde, Hakikat Sonrasında
28 Ocak 2024 Pazar
Edebiyatçılar özelinde şairlerin de bahis oynanan yarış atlarına dönüşümü, Hakikat Sonrası bir düzlemde, onların ne şekilde şiir yazacağına etki ediyor mu? Ediyorsa, bu etki onların edebî tercihlerinden mi kaynaklanıyor yoksa Alexander Beercorft’un kavramsal çerçevesini çizdiği “küresel edebî ekolojide” yer alma arzularından mı?
Peter Harling’le söyleşi: “Dehşetin sonuna kadar gidilecek ve herkes kaybedecek”
25 Ocak 2024 Perşembe
Bence pek çok Arap rejimi Filistin davasına karşı son derece kayıtsız. Asıl sorun Filistin davasının sadece şehitlik ve acılarla var olabileceği düşüncesi. İşte bu nedenle Hamas, geçmişte gördüğümüzden çok daha yoğun olan bu acıyı yeniden ön plana çıkararak, bugün bir nevi zafer kazanıyor. Ancak ne yazık ki bu çatışmanın ileride unutulacağından da eminiz. Paradoks şu ki, iki çatışma arasında Filistin davası en güçlü desteği, örneğin Batı Şeria'da işgalci güçler tarafından işlenen ihlalleri acımasızca kınayan İsrail sivil toplumundan alıyor.
TEKNOFEST’lerin Ruhu: Tekno-Milliyetçilik
22 Ocak 2024 Pazartesi
TEKNOFEST aslında bir nevi sağı birleştirme stratejisinin yeni bir ürünü. Kalkınmacı, modernleşmeci ve güvenlikçi yeni Türkiye anlatısını elle tutulabilir, önünde poz verilebilir hale getirerek sağdaki seküler-muhafazakâr ayrımını, genç nesil özelinde, milli gurur söylemi etrafında yatay şekilde kesiyor.
Hafıza Sahasındaki Hrant Dink
19 Ocak 2024 Cuma
Hrant Dink sözüne gerçekten kulak kabartanlara ilham vermeye devam edecek şüphesiz, ancak memleketin gam ve kasavet yüklü ahvalini güneşli günlere çevirmek için yeni yollar arayacak olanlar bizleriz. Bunu yaparken onu hafıza alanındaki güç kavgasında siyasi duruşumuza göre ehlileştirdiğimiz bir araç haline getirmekten sakınmak, neyi neden söylediğini anlamaya çalışmak ahlâki bir sorumluluk.
"Sanki Her Şey Biraz Felaket": Türkiye’nin Siyasetsizlik ve Geleceksizlikten Sıkılan Gençleri
18 Ocak 2024 Perşembe
Peki nedir filmdeki gençleri sıkan? Yukarıda bahsettiğim durumlar tabii ki evrensel. İşsizlik, göç edememe ve ülkeye sıkışma, orta sınıf bunaltısı ve ilişkisizlik. Bunlar dünyanın her yerinde mevcut. Ancak Subaşı’nın filmi, Türkiye’ye özgü sıkıntıları da bizimle paylaşıyor ki bunların başında “siyasetsizliğin sıkıntısı” var gibi geliyor bana.
Yerel Seçimlerin “Genel”liği ya da “Yer”sizliği
15 Ocak 2024 Pazartesi
2019 seçimlerinde muhalefete başarı getiren, gönlüne göre oy verme motifinin yükselişi olmuştu. Aynı evden farklı oylar çıkma oranının yükselişi bunun en önemli işareti. Yine, muhalefetin duygularla rasyoneli birleştirebilmesi (yani stratejik tercih ile gönül tercihini örtüştürebilmesi) önemli bir etkendi. İktidar destekçilerinde ise stratejik davranma zorunluluğunun yorgunluğu vardı. Öyle ki örgütlerin saha enerjisi bile oldukça düşük seyretti.
"Hayat": Çıkışı Olmayan Bir Öykü mü, Yoksa Her Şey Performansa mı Dönüşüyor?
14 Ocak 2024 Pazar
Hayat, omurgasına bir kadının öyküsünü yerleştirmiş gibi görünse de, kadın sorunsalına dair bir film değil. Hicran sustukça, ki bu suskunluk duyduğu korkudan, gördüğü baskıdan çok onun seçimi gibi duruyor, etrafındaki erkeklere bakmaktan başka bir yolumuz kalmıyor. O erkekler üzerinden Hicran’ı anlamaya, çelişkilerini, tepkisizliğini kavramaya çalışıyoruz. Elbette yaşadıklarına bakıldığında tepkisizliğinin aslında bir tepki olduğunu, hiçbir ifade taşımayan yüzüyle dünyaya karşı durduğunu, bunun psikolojik bir durum olduğunu kavrayabiliriz.
Çin’de Ev Sadece Ev Değildir
14 Ocak 2024 Pazar
Çin’i ziyaret ettiyseniz dikkatinizi çekmiştir, otoyol kenarlarında boş devasa siteler yükselir. Bu siteler krizin en açık habercisiydi aslında. Bazı tahminlere göre kullanılmayan emlak sayısı 80 milyon adedi bulmuştu. Ama öte yandan emlak fiyatlarının astronomik boyutlara ulaşmasından dolayı halkın önemli bir bölümü için emlak alınması zor gelmişti, delikanlılar evde kalmaya başlamıştı.
Ruh Sağlığına Erişimdeki Eşitsizlikler: Sınıf Farkları ve Toplumsal Felaketler
12 Ocak 2024 Cuma
Yoksulların ilaçlara ulaşımındaki zorluklar, çalınan reçeteler ve hırsızlık gibi pratik çözümleri beraberinde getiriyor. Bu durum, ekonomik durumun ruh sağlığı hizmetlerine olan erişimi nasıl zorlaştırdığını açıkça göstermektedir. Yoksul kesim, psikolojik yardım ve ilaçlara ulaşım konusundaki zorluklarını aşmak için alternatif yollar aramaktadır, ki bu durum Erenköy Hastanesi'nde yaşanan reçete hırsızlığı olayıyla somutlaşmaktadır. Bu durum, ilaçların maliyetinin ve erişilebilirliğinin sınıfsal bir sorun olduğunu göstermektedir.
Yüz Yıllık Apartheid
10 Ocak 2024 Çarşamba
Üç bölüm ve son sözden oluşan çalışma, resmî tarihin kapsamlı ve ayrıntılı bir eleştirisidir. İçinde yaşadığımız, parçası olduğumuz ve farkında olmadığımız ya da kanıksadığımız ortamın anlaşılabilmesini sağlayan bir kılavuz niteliğindedir. Taner akçam, bilinen ama hiçbir şekilde sorun edilmeyen bu olgunun, ırkçılığın içselleştirilmesi olarak okunması gerektiğini söylerken önemli bir gerçekliğe parmak basmıştır.
Yahudilerin Son Göçü
8 Ocak 2024 Pazartesi
Kuşkusuz, İsrail ekonomik ve askerî üstünlüğüne dayanarak bu statüko üzerinde daha uzun süre oturabilir; bu üstünlüğüyle “etik açığını” da pekâlâ kapatabilir. Sonuçta, tarih bunun mümkün olduğunu gösteren “adaletsiz” örneklerle dolu. Sözgelimi Amerika yerlileri (yeryüzünün diğer köşelerindeki yerliler gibi) dalga dalga üstlerine gelen işgalci Avrupalılar karşısında fazla direnemeden yenik düştüler, ezildiler, bir kenara itildiler.
Sivil Atatürkçülük Mümkün mü?
2 Ocak 2024 Salı
Sivil Atatürkçülük, Erdoğan rejiminin otoriterizmine karşı özgürlük talep ediyor. LGBT hakları, seküler kesim için en azından teorik olarak artık tartışma konusu değil. Meşru görülüyor. Kadın hakları ise zaten Kemalist bir kazanım olarak övünç konusu. Buna karşılık Kürt Meselesi sadece devlet ve Erdoğanizm için değil, sokaktaki Atatürkçü için de aşılmaz bir engel.
“Fenomen”
29 Aralık 2023 Cuma
Kısaca, dijital medyayla birlikte gündeme gelen şey, bir zamanlar “topluma ciddi ve önemli katkılarda bulunmak suretiyle kimi manidar ameliyelerle anılma, ama mümkünse fazla göze çarpıp öne çıkmama” biçiminde somutlaşan tevazunun yerini, “görünür olmayı bizatihi icraatın kendisi, hatta varlık nedeni ve bir tür var olma koşulu” sayan bir vehme bırakmasıydı.
Prototipleşen Samet: Çürüyen Toplumun İzdüşümü
29 Aralık 2023 Cuma
Ahlâkı önemsemeyen Samet, toplumun ahlâksızlığına/sürü ahlâkının ekmeğine yağ sürer. Bu ise tehlikeli bir yere götürür bizi. Toplumun çürümüşlüğüyle, sürü ahlâkının değerleri meşrulaşır. Bunun önüne geçecek bir çatışma koyma gereği duyulmamıştır. Dünya düzeninin kötülüğünü meşrulaştırma gayreti bizi selamlar. Nietzsche’deki rölativizm/görecelik kavramı ile, ahlâki değerler/yorumlar insandan insana farklılık gösterir.