Felaket Zamanları Üzerine Düşünmek
22 Mart 2020 Pazar
Salgın, her ne kadar kapitalizme, konformizme ve globalizme bir darbe niteliği taşısa da veya en azından öyle görünüyor olsa da, iktidarların daha çok otoriterleşmesine, devlet aygıtının sağlık sistemleri üzerinden kendini yeniden tanzim etmesine ve daha da önemlisi insanın doğanın karşısında -üstesinden gelinmesi gereken en temel olgu olması bağlamında- yeniden kendi konumlandırmasına yol açabilir.
Ev Bizim Neyimiz Olur?
21 Mart 2020 Cumartesi
Yaşanmışlıkların aniden, bir süre yaşanamayacaklarla birlikte düşünülmesinin taşıdığı gizli ızdırap, hepimiz için anlaşılır. Oysa, tanıdığımız/tanımadığımız insanların acı, yokluk, yoksunluk, parasızlık yaşarken ilenmeyişlerine, ah’lanmayışlarına, anlatmadıklarına tanıklığımızı unutmadan “ev içi” yaşam pratiklerine yeniden, tekrar daha yakından bakabiliriz. Ev, burada. Yakınlık kuran bir mesafesi var. Dışa kapalı cömertliğini, düzenini, ontolojik varlığını insan benliğinin örtüsünü kaldırarak sezdiriyor.
Tedirginlik Zamanı
21 Mart 2020 Cumartesi
Doğal alanlar kapalı. Sokaklar kalıyor geriye. Yaşlı, yaşlandıkça muhafazakârlaşan sertleşen kadınlar yumuşamış. Sokaklarından gelip geçene tebessüm ediyorlar. Selam alıp veriyorlar. Pek âdetleri değildir oysa. Bazı mahallelerde özellikle, hor görmek bir yaşama kültürü âdeta. Güzel kadınlar çirkin erkeklerle selamlaşıyor. Uzaktan konuşuyor, el sallıyorlar. Ben dün bir kız çocuğuyla uzaktan uzaktan konuştum.
Bir İnsani Güvenlik Sorunu Olarak “Pandemos”
20 Mart 2020 Cuma
İnsani güvenlik yaklaşımının yukarıda kısaca aktarmaya çalıştığım temel özellikleri öyle sanıyorum ki, korona virüsünün yol açtığı Covid-19 gibi pandemileri neden bir insani güvenlik sorunu olarak ele almamız gerektiğinin de genel bir çerçevesini sunar. Aslına bakılacak olursa BM ve BM’nin DSÖ gibi uzman kurumları, pandemileri uzunca bir zamandır insan hakları kapsamında değerlendiriyor.
Gençler, Yetişkinler ve Yaşlılar… Bir de Özgürlükler
20 Mart 2020 Cuma
Ne olursa olsun her biri belirli bir yaşın üzerindeki kimseleri homojenleştiren, hep birbirine benzeyen biçimde tarif eden, kurbanlaştıran, topluma yük olarak algılanmasına neden olan yaklaşımlar. Belirli bir yaşın üzerindeki kimselerin, yaşlıların, diğer kuşaklardan farklı olarak, hep birbirine benzediğini varsaymak, tüm yaşlıları düşkün, hasta, işsiz güçsüz ve topluma yük olarak görmek büyük bir yanılgı.
Yeni Partiler, Eski Eğilimler: DEVA’nın Kurucu Üyeler Listesi Üzerine Bir Yorum
19 Mart 2020 Perşembe
DEVA’nın kurucular listesi taslağının ortaya koyduğu bir diğer eğilim ise Türkiye’nin siyasal parti seçkinlerinin “eğitimli” kadroların önemine olan inancıdır. Bu kurucu üyeler listesine hızlıca bir göz atıldığında seçilen isimler, şayet “memleket dengeleri” bakımından bir önem arz etmiyorlarsa, mezun oldukları ya da halihazırda görev yaptıkları Boğaziçi, Bilkent, İstanbul Üniversitesi, Robert Kolej gibi prestijli eğitim kurumları ile tanımlanmışlardır.
“Nedir Şu Boğaz Harbi?” Toplumsal Bellek, Artefact ve Çanakkale Savaşı
18 Mart 2020 Çarşamba
Çanakkale Savaşı dünya tarihinin şekillenmesinde ve üç yıl sonra adım adım örgütlenmeye başlayacak Milli Mücadele’nin başarılabileceğine dair psikolojik bir iklimin oluşmasında etkili olduğu kadar, Mustafa Kemal’in siyasi bir figür olarak belirmesi, öne çıkmasında da -hele ki aylar öncesindeki Sarıkamış hezimeti ve bu savaşın genelde ordu, özelde de Enver Paşa’nın repütasyonuna negatif etkisi de düşünüldüğünde- önemli bir savaştır.
Salgının Kroniği, Kroniğin Salgını: Toplumsallığın Koronerinde Bir “Corona” (II)
17 Mart 2020 Salı
Biyomedikal aciliyet durumlarının etrafında şekillenen talepkâr küresel seferberlik, kaçınılmaz olarak, hastalık, tedavi ve bedenle ilgili Batı-merkezli kavramlarının daha da yerleşikleşmesini ifade eder. Bu da, salgının anlaşılmasında belirli söylemlerin tahakkümüne ilişkin homojenleştirici bir etkidir. COVID-19 salgını ve bunun aktarılma dinamiği, böylece, esasında yatırım, ticaret ve kültürel kimlik gibi meselelere dair bir metafor olarak okunabilir.
Salgının Kroniği, Kroniğin Salgını: Toplumsallığın Koronerinde Bir “Corona” (I)
16 Mart 2020 Pazartesi
O ki günümüz toplumu, prototipinin Amerikan toplumunda billur biçimde yakalanabileceği, olağanüstü bir güvenlik saplantısı içinde yüzüyor. Toplumun esas olarak sağlık, çevre, gıda, ilaç, teknoloji, yeni icatlar ve kişisel güvenlik konularındaki panikleri, belli “arındırıcı” ritüellerle sonuçlanıyor. Sigorta harcamalarında, reklam sloganlarında, sağlık kampanyalarında, medya görsellerinde bu koşullanma ayyuka çıkıyor.
Aşk Yalnız Kadınlara Mahsus Bir Duygu mu Yoksa?
13 Mart 2020 Cuma
Erbil, kadının özgürlük ve aşk arayışını yer yer psikanalitik yöntemlerle sorgularken erkeği tek başına bütün olumsuzlukların baş sorumlusu olarak işaretlemek de istemez elbette. En baştan yanlış kurulmuş, doğrudan sorumlusu, üreticisi olmadığımız ve tek tek bizleri aşan devasa bir insanlık tarihinin yaralı, hasta kurbanlarıyız hep birlikte.
“Vicdan Sahibi Olmak Adaleti Garantilemiyor ama Adalet Talep Etme Mücadelesini Sürdürmeye Yarıyor”: Aslı Tohumcu ile Söyleşi
12 Mart 2020 Perşembe
Kötü kalbin eylemleri mezhebime ters olduğu için sanırım, yoksa zaten adaletin terazisine denge vermek için şiddete başvuran bir karakterin romanını yazmak yerine bir ekmek bıçağı kapıp sokaklarda dehşet de salabilirdim! Daha çözüme yönelik bir eylem olabilirdi! Beni, bu eylemi yapmaktan alıkoyan şey yüzünden “kötü” dedim ona.
Avrupa Birliği’nin Dengesiz “Dayanışma”sı
10 Mart 2020 Salı
Yunanistan’da insan hakları aktivistleri hiç olmadığı kadar düşmanlaştırılıyorlar, ya vicdansız Türk şantajının naif kurbanları, ya da içerideki düşman olarak görülüyorlar. Öyle bir noktaya ulaştık ki içeridekiler ve dışarıdakiler arasındaki ayrım Yunan toplumunun içinde bir ayrıma doğru evrilmeye başladı. Bu bağlamda, tepki göstermezsek, dışlanmanın sınırları yeniden çizilecek ve tehdit altında olan yalnızca insan hakları normları olmayacak.
Murasaki, Virginia, Kadın Eli
8 Mart 2020 Pazar
Virginia, Genji’nin Masalı’nın ilk cildi yayımlanır yayımlanmaz okur ve çok etkilenir. Neticede o da, Japon kültüründeki kadınlara dair söz edilen tek geleneğin, eril düzenin fantezilerini süsleyen geyşalık olduğunun -bugün bizim olduğumuz kadar- farkındadır. Japon kadınları Heian döneminden ancak bin yıl sonra, 20. yüzyılın ortasında, diğer birçok ülkede olduğu gibi, toplumsal olarak düzlüğe çıkıp eşit haklara sahip olabileceklerdir.
Feminist Odalar (V): Kalabalık Erkek Toplulukları, Civcivler ve Rüyalar
7 Mart 2020 Cumartesi
14 Şubat Sevgililer Günü’nde kadınlar sokaklara çıktı. “Eşitlik Yoksa Aşk da Yok!” diye seslendiler.... Ümüğümüze basıldığında tekme atmayı, sesimiz kısıldığında ses açmayı birlikte öğreniyoruz. Benim bu yıl ki 8 Mart Gece Yürüyüşü temam Tavuklar Firarda olacak, bir döviz hazırlayıp öyle katılacağım toplantılara ve yürüyüşlere… Firarımız keyifli olsun!
Merkez Sağ Paralize Olurken, Alman Siyasetinde İşler Artık Soldan Soruluyor
6 Mart 2020 Cuma
Thüringen krizinde kabak, görünürde sürekli yalpalayan, ve kriz yönetiminde berbat performans gösteren CDU'nun tepesinde birden fazla kez patladı: Seçmen bu partiden hıncını geçtiğimiz pazar günü yapılan Hamburg Ayan Meclisi seçimlerinde dibe vurdurarak aldı. CDU daha 2004'de 121 koltuktan 63'ünü elde ederek tek başına iktidar olduğu Hamburg'da, pazar günü 123 koltuktan 15'ine razı geldi.
COVID-19 (Pek Muhtemelen) Aramızda
4 Mart 2020 Çarşamba
SARS virüsüne benzerliği nedeniyle SARS-CoV-2 adı verilen bu virüsün karantina önlemlerine rağmen durdurulamayan yayılışı hepimize ulus devletlerin var ettiği sınırların anlamsız olduğunu kanıtlamadı mı? SARS-CoV-2 adı verilen bu virüs, insanın egosantrik bir canlı olarak dünyayı hayvan akrabalarıyla paylaşmayı kabul etmediği sürece, hayvanların insan denilen canlıdan ölümcül bir intikam alabilecek yetenekte olduğunu göstermedi mi?
Hanau Saldırısının Ardından
3 Mart 2020 Salı
Irkçılık ile mücadelenin formülü esasında oldukça basit: Hedef aldığı ‘küçük insanı’ kucaklamak. Kucaklama tabirini burada sadece ‘dahil etme’ anlamda değil, kelimenin gerçek anlamına uygun biçimde duyguların ve insani sıcaklığın yer bulduğu bir siyaset anlamında kullanıyorum. Irkçılık, söylemleri taklit edilerek değil, belki ancak insanlara ulaşma yöntemleri taklit edilerek yenilebilir.
Yaşar Kemal: Ölümünün Beşinci Yılında Kurdun Zil Sesleri
2 Mart 2020 Pazartesi
Yaşar Kemal, Ortaçağ’da suçluların boynuna asılan levhaları andıran ziliyle yazarlığa atıldığı ilk yıllarından başlayarak korkunç bir yaşam kavgası verir. Ev baskınları, hapisler, soruşturmalar genç yaşta psikolojisini çökertir. Bosquet’e söyleşi verdiği sıra, nispeten rahatladığını, artık geçim sıkıntısı yaşamadığını ancak Türkiye’de her şeyin bir anda değişebileceğini söylerken eski günlerden gelen sağ kalma içgüdülerini sergiler.
Yürüyerek Yok Olanlar ve Yollardaki Görünmezler: Edirne Notları
2 Mart 2020 Pazartesi
Sadece Suriyeli değil, Afgan ve Afrikalı insanlar da vardı. Kimileri çok daha hazırlıklı, hava koşullarına uygun kıyafetler giymişlerdi. Bu detaylar, Türkiye’den Avrupa ülkelerine geçmek isteyen kişileri tek-tipleştiren ve basmakalıp ifadelerle dile getirilen genel teamülün aksine, göçmenlerin farklılıklarını göstermesi bakımından önemlidir.
Hasan Âli Yücel'i Konumlandırmak
27 Şubat 2020 Perşembe
Hasan Âli Yücel, eğitimde yaptıklarıyla tercümeleri birlikte okunduğunda tek başına Cumhuriyet devrinin önemli bir durağında bulunur. Hasan Âli Yücel’in bir tarafta mutasavvıf kimliği öte tarafta cumhuriyetin en kritik kültür planlamacısı olması, temel metinleri kültür hayatına taşıması erken dönemdeki ufkunu ve birikimini gösterir.
Ece Ayhan Haksız mı?
26 Şubat 2020 Çarşamba
Ece Ayhan’ı en sevdiklerinden Cemal Süreya ile kıyaslamalıyız belki de. Cemal Süreya düzenli okuma, deneme yazma, düşünce üretebilme ortamına sahiptir. Döneminin, belki günümüzün de birçok edebiyat eleştirmenini, düşünürünü gölgede bırakan denemelerini yazdığı bir ortama, ruh haline sahiptir. Ece’nin düşünsel yapısı şiirlerinden de anlaşıldığı gibi, (ama son dönemlerinde şiir kitaplarına ekledikleri değil bu dediklerim) bir tür gerilla taktiği barındırır.
André Gide: Batak Üzerine
22 Şubat 2020 Cumartesi
İnsanları mutsuzluğa iten şeylerde yalnızca otoriter, buyurgan düşünce ve ideoloji dizgeleri değil, başka etkenlerin de var olduğunu düşünen Gide, Dostoyevski gibi “birey” ve benzeri kavramların yüceltilmesini gereksiz bulmuştur. Kişinin yaşamında izleyeceği yolun önceden ve başkalarınca çizilemez olduğunu savunmuş ve yapıtlarında işlemiştir. Çünkü özünde kendisinin de savunduğu bu kavramlar aşırıya vardırılmıştır.
"Olağanüstü Hal, Sabit Bir Hale Getirilmiştir": Rıza Türmen ile Söyleşi
19 Şubat 2020 Çarşamba
Olağanüstü hal, sabit bir hale getirilmiştir, bu sorunların hepsini buradan görmek gerekir. Gerekçelendirmede de tutarlılık yok bu yüzden. Anayasa Mahkemesi’nde içtihadı birleştirme gibi bir mekanizma olmadığı için farklı kararlar da ortaya çıkabiliyor. Anayasa Mahkemesi, OHAL konusunda taraf olmak istemiyor. Bu işin içine girmek istemiyor çünkü bu tehlikeli bir bölge. İktidar ile kırmızı çizginin geçtiği bölge burası ve çözümün kendisi olması istemiyor.
Türkiye’nin Yol Ayrımında Gezi/Kavala Davası
18 Şubat 2020 Salı
Bu davanın gücü, güçsüzlüğünde, tutarsızlığında, gerçek bir iddianamesinin olmamasında. İyi kötü bir dava farsı oynamak için asgari bir çaba bile sarf edilmemesinde. Bir son mütalaa yazmak için duruşma dökümanlarına bir bakmayı bile zül addetmelerinde. Olabilecek en vurdumduymaz tavırla, bu kadar celsenin boşa geçtiği, hiç bir şey konuşulmadığı, konuşuldu ise de hiç bir kıymet-i harbiyesi olmadığının ilan edilmesinde.