Almanya Kendini Yeniden Tanımlamalı
31 Mart 2016 Perşembe
Almanya’nın globalleşme çağında kendini yeniden keşfetmesi, yeniden tanımlaması gerekiyor. Toplumsal sorunları etnikleştirmekten nihayet vazgeçmek ve ülkelerinden kaçanları, ilticayı ve göçü bir sorun olarak kavramak, bunun parçasıdır. Almanya globalleşmenin kazananlarındandır ve çoktandır dünya çapında bir güç olma konumuna erişmiş durumda.
Hasip Kaplan’la Söyleşi: “Türkiye ve Meclis Yeni Bir DEP Vakasını Kaldıramaz, Sonuçları Ağır Olur”
29 Mart 2016 Salı
HDP’li parlamenterlerin dokunulmazlığının kaldırılması, parlamenter demokrasinin var olan kırıntılarını da kaldıracağı için tehlikeli bir süreçtir. AB’ye üyelik süreci askıya alınabilir. Kürt halkının, özgür iradesiyle seçtiği parlamenterlerin tutuklanması kopuşa yol açabilir. Ankara Meclisi artık meclisimiz değildir inancı, duygu kırılması tehlikelidir, sonuçları ağır olur. Seçilen belediye başkanlarının tutuklanmasının ardından yaşanacaklar toplumda ağır bir travmaya yol açar.
Nihai Özgürlükler Şehri
28 Mart 2016 Pazartesi
Eda Gecikmez, neredeyse hiçbir işinde insan yüzünü doğrudan göstermez, daha doğrusu bedeni bir bütün olarak şekillendirmez ve bunda sonuna kadar haklıdır çünkü insan bedeni tarih boyunca korkunç şeylere yol açabilecek bir yıkımın ifadesi olmuştur. Gecikmez, hünerli bir cerrah gibi insan bedeninin sorun yaratan parçalarını kesip çıkarmaya ya da farklı bir desene çevirerek görünmez kılmaya çalışır.
#jesuisankara Üzerine
25 Mart 2016 Cuma
Nefretin körüklediği toplu ölümler her yerde ve durmuyor. Bu acı gerçeğin yanında, yorumlardan birinde söylendiği gibi "Duygusuzlaşmak sadece doğal değil, aynı zamanda kendi mental sağlığınız için de bir gereklilik. Her zaman bu tip katliamlar olmuştur ama internetin hayatımıza girmesiyle birlikte her ülkedeki her trajediyi dakika dakika öğrenir olduk. Bu farkındalık deliliğe götürüyor insanı."
İktidarsız Topluluk
24 Mart 2016 Perşembe
Neticede iktidarsız topluluk, “toplum” olamıyor; çünkü toplumu toplum yapacağı düşünülen asgari merkezî “etik-politik” değerler, inisiyatif alabilen aktörlerce, meseleleri toplumsallaştırabilen ve kamusallaştırabilen bir söylemle koyulaştırılabilir. Bu söylemin toplumsallaşabilmesi ise, toplumsallaşma bizzat bir “toplumsallığı” varsaydığından, iktidar talep eden kurucu (tabi olmayan) bir iradi (organik değil) aktöre bağlıdır.
Ruh Kuryeciliği
23 Mart 2016 Çarşamba
Günümüzün temel dinamiği -ya da üretim döngüsünün temelinde yatan güç- artık iletişimdir. Dolayısıyla iletişim akışının kurulması ve sürdürülmesi için gerekli olan işgücünün haliyle öznelliğe yaslanması gerekir. Buna bağlı olarak işin tanımı ve icraatı, emekçinin iletişimsel yeteneklerinden, sosyal becerilerinden ayrı düşünülemez.
Honduras’tan Alınacak İnsan Hakları Dersi
21 Mart 2016 Pazartesi
İnsan hakları savunuculuğu, karşılaşılan haksızlıklara karşı insani bir refleksle sarılınan bir çıkış yolu olarak önümüzde durmakta. Ancak bu yola girmeden önce, kendilerine karşı savunduğumuz hakları neden devletlerin elimize tutuşturduğu ve işe yaramadığı defalarca kanıtlanmış olan araçlarla savunmaya çalıştığımızı, en azından Berta Cáceres için kendimize sormamız gerekiyor.
Hayvan Haklarında Etik Tutarlılık
18 Mart 2016 Cuma
Bu yazıyı yazarken onu okuyacak olanlar arasından Türkiye’de ve dünyanın geri kalanında bunca mesele varken hayvan haklarına dair dertlenmek, yazmak düpedüz abesle iştigal diye düşünenler çıkar mı diye aklımdan geçmedi değil. Zira birkaç sene öncesine kadar ben de onlardan biriydim. Ve fakat son zamanlarda iyice ayırdına vardım ki hayvan haklarına dair yazmak, çizmek, örgütlenmek, vs. önemli
Umut Bulut’un Babası
16 Mart 2016 Çarşamba
Son beş ayda üç patlama oldu bu şehirde. O kadar çok kayba ağladık, o kadar korktuk, o kadar çok endişelendik ki artık yerimiz kalmadı. Ödümüz kopuyor bir kez daha canımız yanacak, yine canlar kaybedeceğiz diye. Acı o kadar çoğaldı ki, korku duygusu sinik, yerleşik bir şey haline geldi zihnimizde. Endişe şekil değiştirdi, günün tamamına yerleşti.
Anormal Zamanlarda Uzlaşmamak Bir Lüks
14 Mart 2016 Pazartesi
Politika bir müzakere zemini olmaktan çıkarak karşılıklı “kırmızı çizgilerin” ya da önyargıların karşı karşıya geldiği bir uzlaşmama durumuna döndüğünde, bunun sonucu siyasi kutuplaşma oluyor. Kutuplaşmadan en fazla yarar sağlayan da korkudan beslenen sağcı popülist politikalar. Korku beklemeye tahammül edemeyen, paniğe dönüşerek, kendisine “öteki” olarak gösterileni hemen suçlu ilan etmeye hazır bir ruh hali.
İslâm Düşüncesinin Yenilenmesi Üzerine
11 Mart 2016 Cuma
Bugün gelinen noktada İslâm dünyasının mevcut vaziyetinin iç açıcı olduğu söylenemez. Nitekim mevcut durumdan İslâm dünyasının önemli bir çoğunluğu dahil, hemen hemen herkes şikâyetçi. İslâm dünyasının bu önemli çoğunluğu, İslâm dünyasının Batı’nın “gerisinde” görüldüğü -İsmet Özel’in ifadesiyle “aşağılık duygusu” yaşadığı- ve başta Ortadoğu’daki “iç savaş” olmak üzere dünyanın birçok “savaşsız bölgesinde” meydana gelen olaylardan Müslümanlar “sorumlu” tutulduğu için şikâyetçi ve rahatsız (bunda Batı’nın, Müslümanlarca suçlanmasıyla birlikte Müslümanlar arası karşılıklı suçlamalar da var).
“Ununa Bir Sözüm Yok. Eleğini Astığın Duvar Yıkılsın!”: Ekoloji, Emek Hareketleri ve Feminizm
8 Mart 2016 Salı
Kafka’nın Dönüşüm romanını her okuduğumda Samsa’nın gösterdikleriyle tefekküre dalarım. Böceğe dönüşerek bir zamanlar sırf borç ödemek için yaptığı işin sıkıcılığını kavrar, müzik dinlemekten aldığı keyfi fark eder Samsa. Ruhu bedeninin hapishanesinden böceğe dönüşerek kurtulmuştur. Fakat bir yandan da bir böcek olarak konuştuklarının anlaşılmamasının, sözlerinin insanlara böcek vızıltısı gibi gelmesinin sıkıntısını çeker.
Bir İnanç Sistemi Olarak Modern Batı Tıbbı
7 Mart 2016 Pazartesi
Bugün özellikle gelişmiş Batı dünyasının yaygın tıp pratiği, ilaç kullanımı ve cerrahi işlemler üzerine kurulu bir sistem haline geldi. Aslen akut sorunlar için dizayn edilmiş tedavi protokolleri kronik rahatsızlıklarda ve hatta hiçbir hastalık bulgusu olmamasına rağmen “koruyucu” amaçla insanlara sunulmaya başlandı.
“Yanınızdayız!”
4 Mart 2016 Cuma
Ne çok duyduk bu ara bu sözü: Yanınızdayız! Gerçi bu ülkede her daim birileri birilerinin yanında olduğunu beyan eder: Bankalar ihtiyaç sahiplerinin, devlet işçinin-köylünün-yoksulun ve illa ki mazlumun, gazeteler ve televizyon kanalları doğrunun ve yalnızca doğrunun. Ama gel gör ki, bazı sözler söylene söylene kendileri aşınmakla kalmaz, onları duyan kulakları da aşındırır.
Bizim Büyük İfadesizliğimiz
4 Mart 2016 Cuma
Fırtınanın nasıl başladığını hatırlayalım. Sultanahmet Meydanı’nda bir canlı bomba eylemi gerçekleşir ve olay yerine ambulanstan önce yayın yasağı gelir. Patlamayla ilgili açıklama yapması beklenen Cumhurbaşkanı Erdoğan ise canlı yayında patlamanın bir gün öncesinde basında yer bulmuş olan Barış İçin Akademisyenler’in (BAK) “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirisinin kriminalizasyon sürecini başlatır.
ABD Köle Emeğine Karşı Durabilir mi?
2 Mart 2016 Çarşamba
Şubat ayı Türkiye’de zorla çalıştırma ve kölelik uygulamalarına yönelik tartışmalarla geçti. Ay başında, H&M ve Next gibi ünlü giyim markalarından Türkiye’deki fabrikalarında, aralarında çocukların da bulunduğu Suriyelileri kayıtdışı çalıştırdıkları itirafları gelmişti.
Amerikan Seçimlerinin İki Yıldızı Sanders ve Trump: "Müesses Nizamın" Sonu mu?
27 Şubat 2016 Cumartesi
ABD'de demokratlardan Bernie Sanders'ın ve Cumhuriyetçilerden Donald Trump'ın kazandığı New Hampshire'dan sonra Güney Carolina seçimlerini Cumhuriyetçilerden Trump kazandı. Cumhuriyetçilerden en makul aday olarak gösterilen Jeb Bush'da bu seçim sonrası yarıştan çekildi. Dolayısıyla Cumhuriyetçi Parti elitleri Trump'a karşı daha “makul” olan iki aday arasından -Ted Cruz ve Marco Rubio- seçim yapacak.
Zor Zamanlarda Yaşamak Ya da “Olamamak” Hali Üzerine Bir Ağıt
26 Şubat 2016 Cuma
Zor zamanlarda yaşıyoruz. Geçmişin de bir parçası olduğu çürümüşlük şimdinin bütün kılcal damarlarına yayıldıkça yayılıyor. Ekonomik olarak, siyasi olarak ve moral değerler olarak çürüyoruz ve çöküyoruz. Zaman bir zorluk olarak kristalize olup kendini sadece dışarıdan dayatmıyor. Kendimizi nesnel tarihin seyri içinde oluşmuş zor zamanların içinde bulmuş veya o zamanlara fırlatılmış değiliz sadece.
Kobanî'den Cizre'ye: Özgürlük ve Katliam Arasında Kürtler
24 Şubat 2016 Çarşamba
Son zamanlarda birçok kişinin kafasını kurcalayan bu sorunun cevabını belki de her şey yolunda gidiyor gibi görünürken aramak daha doğru olacak. "Çözüm süreci" adı verilen zaman aralığında çözüme dair “ciddi” bir adım atılmamakla beraber, barış adına kıymetli olan çatışmasızlık atmosferi, çözüm sürecinin esasına dair tartışmaları teşvik edecek düzeye gelemedi.
Başka Bir Dış Politika Mümkün: Diplomasiye İlişkin Yapıcı Öneriler
22 Şubat 2016 Pazartesi
Suriye’deki ve bölgedeki aktörlerle diyalog kurabilen bir Türkiye barış pazarlıklarının önünü açabilir, hem ABD’yi hem Rusya’yı kaygılandıran uzun bir savaşın önüne geçebilir ve en önemlisi, Türkiye halkına daha ağır bedeller ödetmeden bu macerayı bitirebilir. Elbette ki burada sözü edilen, topraklarının bir kısmını sadece fiilî olağanüstü hal rejimiyle yönetebilen rekabetçi-otoriter Türkiye değil, iç politikasında da barış, demokrasi ve çoğulculuğu önceleyen bir Türkiye.
Orhan Kemal Sosyolog Olsa N’olurdu?
20 Şubat 2016 Cumartesi
Orhan Kemal İstanbul’dan Çizgiler kitabında kendisinin de parçası olduğu yoksul mahalleleri Ferit Öngören ile dolaşır. O anlatır, Ferit Öngören çizer. Bu kitapta beni etkileyen sınıf gözlüğüne sahip Orhan Kemal’in gerçekliğe bakma arzusu, bu arzusunu hikâye arayan bir yazar avcılığı ile değil samimi bir ezilen dayanışması ile yapması ve bunu yaparken naif, masum yoksul aramamasıydı.
İfade Özgürlüğüne Ekvador’dan Bakmak
19 Şubat 2016 Cuma
İfade özgürlüğü karnesi kırıklarla dolu bir devletin lideri şubat başında, yine ifade özgürlüğünden sınıfta kalan bir başka devlete konuk oldu. Misafir liderin konuşması sırasında ev sahibinin “haşarı” yurttaşları rahat durmayınca, konuğun korumalarının şiddetine maruz kaldılar. Üstelik bu yabancı saldırı alışık oldukları şiddetten bile hızlı gelince, ülke gündemi bir anda karmakarışık oluverdi.
Batan Güneşin Ülkesinde: "İslâmlaşma” ve “Vatansever Avrupacılık” Üzerine Düşünceler
18 Şubat 2016 Perşembe
Pegida'nın (Patriotische Europäer Gegen die Islamisierung des Abendlandes – Batı’nın İslâmlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar) 2014 sonu 2015 başında tanık olduğumuz ani yükselişi ciddi bir ilgiyi hak ediyor. Genel olarak göçmenlere ve sığınmacılara özel olarak ise Müslümanlara yönelmiş ve Avrupa'nın sözde İslâmlaşması üzerinden kendini var eden korku tellallığı ile harmanlanmış nefret, Avrupa'daki aşırı sağ populizmin standart bir ikiyüzlülüğü ve hiçbir şekilde Almanya'ya özgü değil.
“Bir Gün Elbette Orhan Pamuk’u Seveceksiniz (Orhan Pamuk’u Seviniz)”
16 Şubat 2016 Salı
İçinden geldiği zümrenin Orhan Pamuk’u sevmemesinde de anlaşılmayan bir şey yok. Kar romanında Atatürk’ü oynamak isteyen oyuncu tasviri, kitabın yayımlandığı dönemde de rahatsızlık uyandırmış, bu kişinin kim olduğu tartışılmıştı.