Covid-19 Sonrası için Sol Popülist Strateji
19 Ekim 2020 Pazartesi
Polanyi’nin analizi gösteriyor ki toplum var olma şekillerinde ciddi bir bozulma deneyimlediğinde, korunma ihtiyacı temel talep haline gelir ve insanların bu talebi en iyi karşılayacak kişileri takip etmesi muhtemeldir. Polanyi’ye referans verdiysem bunun nedeni, kendimizi benzer bir durumda bulduğumuzu düşünmemdir. Elbette pandeminin sonuçlarından biri, korunmaya duyulan ihtiyacın artmasıdır.
Bir İnsan Susuzluğu Nasıl Hatırlayabilir?
18 Ekim 2020 Pazar
Marker’ın imajlarının bir gücü varsa, o da sinemanın gücünü bir hatırlama, kayıt tutma faaliyeti olarak dondurmaktan ziyade unutmanın olumlayıcı gücünü taşımasındadır. Marker için hatırlama daima bir yeniden yazma, üzerine yazma, geçmişin yeniden yorumlanması faaliyetidir. Bu açıdan unutma da, her durumda değilse bile, daha iyi “hatırlama”yı sağlar; unutmak bir lanet değil, aksine belki de hafızanın bize sunduğu bir nimettir.
Güç Ontolojisi’nin Gücü Nereden Geliyor?
17 Ekim 2020 Cumartesi
Geldiğimiz noktada, ontolojinin neredeyse bütünüyle epistemolojiye indirgendiğini deneyimlemenin ötesinde, her iki alanın da bütünüyle anlam bulanıklığına, kafa karışıklığına, kavramların içinin boşaltılmasına, bilinçli saptırmalara maruz kaldığını da belirgin bir şekilde fark ediyoruz. Bütün yaşam alanlarının popülizme, safsataya, değer yitimine terk edildiği günümüzde felsefenin de bir çeşit popülizme saparak kendi intiharını onayladığını söylemek yanlış olmaz.
İstanbul Barosu’ndan Beklenen
15 Ekim 2020 Perşembe
Bu genç avukatlar Kabotaj Bayramı’nda SMS almaktan çok daha fazlasını bekliyor ve buna hakları var. Kanunların düzgün uygulanması için uğraşırken sigortasız çalışmak, üstlendikleri dosya yüzünden tutuklanmak, cumhurbaşkanının korumalarından yumruk yemek istemiyorlar. Bütün bunlar olurken “basın açıklaması” yapan baro başkanının bir kere lütfedip de parkta sabahlamasının bir anlamı yok onlar için, ertesi gün icra dairesinde iş yapmaya çalışacak olan başkan değil çünkü, bunu biliyorlar.
Kuzey Kıbrıs 18 Ekim Günü Neyi Oylayacak?
14 Ekim 2020 Çarşamba
Erdoğan yönetiminin 2017’de çöken son Kıbrıs müzakerelerinin ardından her fırsatta, bundan böyle federasyon dışındaki opsiyonların görüşülmesi gerekeceğini vurgulamaya başladığını da unutmamak gerekir. Annan Planı’yla Kıbrıs’ı birleştirmeye en fazla yaklaşmış Türkiye hükümeti olan AKP hükümeti, bugün Kıbrıs’ta, iki toplumlu, iki kesimli federasyon olarak özetlenen Birleşmiş Milletler çerçevesinin dışına çıkmaya en fazla yeltenen hükümete dönüştü.
İsmet Özel: “Fark”ı İstemek
13 Ekim 2020 Salı
Özel’e bir eleştiri de şiirinin tüm içeriğinin politik olmasına karşın, politik düsturunun sistematik düşüncel bir zeminde kurulamadığı yönünde olabilir. Onun şiirinin bir devamlılığı vardır ama politik tavrının sistemli bir düşünce formuna dönüştüğünü söyleyemeyiz. Düzyazıda Üç Mesele, şiirde Bir Yusuf Masalı sistematik bir düşünsel girişimin güzel örneklerine işaret etseler de tamamlanmamış bir girişim olarak kalıyorlar.
Feminist Odalar (IX): Müslüman Osmanlı Kadınlarının Dergisi Şükûfezâr (II)
12 Ekim 2020 Pazartesi
Fatma Aliye ve Halide Edip gibi öncü kadın yazarların nefes alabildikleri bu iklim, Şükûfezar dergisi gibi dergilerin üretimleriyle ortaya çıktı. Dergilerde düzenli yazı yazan, kimliklerini kendileri kuran bu kadınlar, toplum içinde var olabilmek için uğraş verseler de daha çok aile içinde kabul edilmek için mücadele etme şansları oldu. Ancak okumak ve yazmaktan asla vazgeçmediler.
"Bu Katliam, Neredeyse Her Türlü Koşulu/İklimi Sağlanmış Bir Katliam"
10 Ekim 2020 Cumartesi
Savcılık sekiz ay boyunca, “gizlilik kararı verdim bakamazsınız. Siz benim hazırlığımı bekleyin” dedi. Sekiz ay sonra çıkan iddianame, felaket bir iddianameydi. Oysa dava açıldığında Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi “ülkenin en büyük katliamı” diye ifade etti. Ülkenin en büyük katliamının iddianamesi, çok kötü hazırlanmış bir soruşturmanın sonucu. Her açıdan baştan savma, yetersiz ve eksik.
Dostluk
9 Ekim 2020 Cuma
Dostluk, hakimiyet kurma arzusu ile dolu dünyanın kıyısında bir hakimiyet kurma arzusunun ya askıya alındığı ya da o arzunun hiç olmadığı ilişki adacığıdır. O yüzden nefes adası ya da “şiddetsiz duruma gelme” denemeleri de diyebiliriz. Mutlak bir şiddet biçimi olan savaşlar, dünyanın efendisi olmayı, hakimiyet kurmayı veya yönetmeyi arzular.
Hapishaneden Covid-19 Günlüğü: Tomris Uyar’ın Kedilerini Yazamayacağım
8 Ekim 2020 Perşembe
Erteleme için on beş gün deniliyordu ama devletimizi azıcık tanıyorsam bu yılı gözden çıkarmak gerek. Tedricilik devletimizin davranış çizgisidir, sokaktaki ifadesi “alıştıra alıştıra”dır ve hiç sekmez. Korkunun kullanışlı bir alıştırma/benimsetme faktörü olduğunu eklemek farz bu arada. Virüs/salgın haberleri, teyakkuz ile birlikte bir tür harp dilini kuşanırken hastalık ve ölüm korkusu anlatımlarıyla saçaklanıverdi. Bunun, hiç değilse İslâmi tevekkül anlayışından iradi bir sapma olduğunu vurgulamalı.
Amerikanbezi ve Caz Yapmak
7 Ekim 2020 Çarşamba
En sevdiğimiz hikâyeler bunlar değil midir? Yokluktan gelip başaranlar, bir hiçten hep olanlar. Varlıklı birinin başarısından, hangi alanda olursa olsun o kadar etkilenmeyiz, Nobel bile kazanmış olsalar. İlkel kabilelerdeki ateş üzerinde yürümenin cesaret göstergesi olduğu, Victor Turner’ın geçiş ritüeli dediği törenler, modern dünya için de geçerlidir.
“İlahi” Yasaları Sorgulamak
6 Ekim 2020 Salı
Kendi eylemlerinin ve varoluşunun sorumluluklarını almaktan kaçınan insanların, yaşam hakları üzerinde başkalarının karar vermelerini olası kıldıkları bu hal, olsa olsa determinist bir saik ile toplumsal despotizm üretir. Kant'ın izinden gidip, ''insanlığın eğri kerestesinden düz bir şey yapılamamıştır'' mı demeli?
El Sıkışmadan Yumruk Tokuşturmaya
5 Ekim 2020 Pazartesi
Hıristiyanlığın Quaker mezhebinin reverans ve şapka çıkarma gibi hiyerarşiyi vurgulayan selamlama jestlerine eşitlikçi bir alternatif olarak el sıkışmayı benimseyip yaygınlaştırdığı anlatılır. Tarihsel bulgular el sıkışmanın eskiden bugünkü (aslında "dünkü" demeliyiz) kadar yaygın olmadığını, özellikle liderler arasında antlaşma, barışma gibi daha özel durumlara mahsus bir jest olduğunu gösterir.
Pinokyo ve Peter Pan’ın Yalnızlığı (II)
4 Ekim 2020 Pazar
Akal, Pinokyo’yu her okuduğunda üzüldüğünü ifade eder. Çünkü kukla zorunluklardan kaçamamaktan öte buna zorlanır. Üzüntü, utanç, korku gibi pasif duygular hikâyenin tonunu belirler. Kukla bu şekilde disipline edilip itaat etmesini öğrenir. Bu da çok büyük bir yanılsama ile sağlanır; kukla bu şekilde özgürleşeceğini zanneder, bu sebeple kukla kuklalığını fedaya zorlanır.
Pinokyo ve Peter Pan’ın Yalnızlığı (I)
3 Ekim 2020 Cumartesi
Yeni Prens eskinin yönetimine ve yönetiliş şekline geçit vermez, intibak etmez, virtu ve fortunası dışında hiçbir şeye güvenmez. Peter Pan da kendi yöntemleri dışında bir şeye güvenmez. Yeni Prens kendine yurttaş ordusu toplar, Peter Pan da kayıp oğlanları silahlandırır.
Puşkin’in Zırdelisi ile Aya Seyahat: Faddey Venediktoviç Bulgarin
4 Ekim 2020 Pazar
Bulgarin 1820’de St. Petersburg’a döndükten sonra özellikle 1830’a kadarki dönemde Petro ile başlayan modernleşme hareketinin yansıması onun aldığı eğitimin meyvelerini ortaya koydu. Aklın öne çıkarıldığı, Batılı tarzda eğitimin ve Petro döneminin modernist sürecinin sonuçları burada alındı. Jules Verne’nin 1828’de, H. G. Wells’in 1868’de doğduğu düşünülürse yüzyılın ortalarına kadar Bulgarin’in kaleme aldığı öykülerde, kurmaca ve ütopik geleceğe dair ortaya koyduğu kavramlar epey dikkat çekti.
12 Eylül: Hafızalaştırma ve Bellek Siyaseti
2 Ekim 2020 Cuma
Kırk yıl önce olmuş bir olayın genç kuşaklarca da bilindiği göz önünde bulundurulursa hafızanın aktarıldığı açıktır. Siyasal bellekte büyük yarıklar açan 12 Eylül, yüzleşilemeyen bir geçmişe, Türki-ye’de örülmüş başka acıların oluşturduğu yılların sessizlik duvarına ilave edilen bir taştır. Darbeden sonraki on yılda yaşanan sessizlik ilerleyen yıllarda kısmen bozulmuş olsa da darbenin toplum üzerindeki ağırlığı demokratikleşme umutlarını olumsuz etkilemeye devam ediyor.
“Sovyet Müslümanları ve Türklerinin Tarihi Daha Yeni Yazılıyor”
1 Ekim 2020 Perşembe
Devrim sonrasında örneğin Hint Müslümanlarını Bolşevikleri desteklemeye çağıran Mevlevi Bereketullah gibi aktörler “İslâmiyetle Bolşevizm arasında hiçbir çelişki yoktur. Müslümanlık Bolşevik usullerini 1400 yıl önce söylemiştir” filan diye propaganda yapıyor. Anadolu’da TBMM kürsüsünde Şeyh Servet aynı şeyleri söylüyor. Bolşevizm’in, komünizmin ne olduğu hakkında hiçbir malumatı olmayanlara böyle anlatıyorlardı.
Söz Konusu Kadınlar Olduğunda… AKP Dönemi’nde Kürtaj
28 Eylül 2020 Pazartesi
Mahkeme, ihlal kararı vermiş olsa da kürtaj konusunda yasama organının, yani Meclis’in “geniş bir takdir yetkisi” olduğunu söylüyor. Dolayısıyla hangi haftaya kadar gebeliğin sonlandırılmasına karar verileceğinin Meclis’in takdirinde olduğu söylenerek, tartışma biraz da Meclis’e doğru atılmış oluyor. Bu yüzden ihlal kararları, davalar, hukuki kazanımlar o kadar da cepte, yekpare mücadele alanları değil.
Ali Gevgilili, Lütfi Akad ve Anadolu Gerçeği
27 Eylül 2020 Pazar
Ali Gevgilili gerek çoğunlukla dünya sinemasına odaklanan Çağını Sorgulayan Sinema (1989) kitabında gerekse dergi ve gazete sayfalarındaki film değerlendirmelerinde sinemayı öz ve biçim açısından çok iyi bir şekilde kavradığını gösterir. Duyguyla aklın, eleştiriyle hürmetin, tarihsel süreklilikle kopuşun içinde biçimden biçime giren sinema sanatındaki dönüşümün nabzını tutar. Dolayısıyla insanla onun tarihini bir bütünün iki cüzü görür.
Pandemi, Eğitim ve Çocukların Yaşam Hakkı
25 Eylül 2020 Cuma
Türkiye'de, çocuk haklarını merkezine almış öğretmenlerin, yöneticilerin örgütlülüğünün eksikliği, çocuk meclislerinin politik olandan yalıtılmışlığı, çoğu sivil toplumun kâr güden tavırları ve duyarsızlığı, yerel yönetimlerin yaşam hakları hususuna eğilmeyişleri, periferiden merkeze iletişimsizlik ve de koordinasyonsuzluk, hak ihlallerini dayanılmaz kılıyor. Pandemi ve tedbirsizlik yayılarak devam ederken, çocukların denek olarak, çoğunluğun desteğini kaybetmemek uğruna okullara tekrar sokulmaları, yaşam hakları ihlaline girer.
En Distopik Romanımız Böyle Olsun!
24 Eylül 2020 Perşembe
Muhtemelen “Büyük Birader” icadının en büyük “faydası”, gündelik hayattan ayrık bir bilgi alanını işaretlemiş olmasıdır. Böylece Orwellci kavramı bilen kişiler Türkçe konuşan diğer kişilere “Sen Büyük Birader’in ne olduğunu biliyor musun?” sorusunu sorabilirler ve böylece açtıkları muhabbet yoluyla dünyamızın kaderini ilgilendiren bu kurgusal distopyayla ilgili değerli bilgilerini paylaşabilirler. Böylece “Büyük Birader” akademikleşir ve sadece konuyla ilgilenenlerin bildiği teknik bir terim olur.
Mustafa Kemal'e Atatürk Demek: Resmî İdeoloji ve Ata Türk’ün İşlevi (II)
22 Eylül 2020 Salı
Resmî ideoloji, Mustafa Kemal’den kopararak Ata Türk’ü inşa eder; ancak onun inşa ettiği bu Ata Türk (kavramı) resmî ideolojinin tanımına ve işlevine de gelir yerleşir: Böylece Ata Türk, Abraham Lincoln’dan mülhem bir tabirle resmî ideolojinin, resmî ideoloji tarafından, resmî ideoloji için tanımlanması halini alır.
Mustafa Kemal'e Atatürk Demek: Mustafa, Kemal ve Atatürk (I)
21 Eylül 2020 Pazartesi
Mustafa Kemal’i (Atatürk) Ata Türk’ten ayırabilmek için kullanılan bazı kavramlara dair örneklerin ilkel toplumlardan ya da tarih öncesinden veriliyor olması, kavramların kendi dönemleriyle sınırlı bir açıklama kapasitesine sahip oldukları düşüncesini akla getirmemelidir. Nitekim Freud’dan Durkheim’e ve Darwin’e konuyla ilgilenen tüm yazarların, bu kavramları sadece ilkel toplumlar için değil, bugünün toplumlarını açıklayabilecek bir kavramsal dizge olarak ele aldıklarını da belirtmek gerekiyor.