Umutsuzluk Fabrikalarına Karşı İktidarı İlişkisel Düşünmenin İmkânları
9 Ocak 2021 Cumartesi
“Burası Türkiye” ile başlayıp sarı öküzlerle devam eden tüm ifadelerin, niyetlerinden sair olarak, iktidarın doğasını kavrayamadığı ya da görmezden geldiği, bir tür umutsuzluk fabrikası gibi, direniş alanlarını zayıflattığı ve bu yolla da iktidar ilişkisinin tahakküm ilişkisine dönüşmesine katkı sunduğu kanaatindeyim: özgürlük ve direniş alanlarını yok saymak, mücadeleleri anlamsızlaştırmaya ya da değersizleştirmeye çalışmak, bizatihi şikâyetçi olunan rejimin inşasına yol açıyor.
Sivil Toplumu Tehdit ve Tenkil Yasası
8 Ocak 2021 Cuma
Bu düzenleme ile, hak ve özgürlükler alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve derneklere, özellikle yurtdışı fon ve projeler ile çalışma yürütenlere, artık doğrudan İçişleri Bakanlığı’nın gözetiminde oldukları, bakanlığın geniş kolları arasında yasal olarak hep açık, fiilî olarak ölü kuruluşlar şeklinde yaşamlarını sürdürebilecekleri ihtar edilmiş oldu.
"Sermaye Kesimlerinin Dalga Geçilecek Derecede Zayıfladıklarını Gördük"
7 Ocak 2021 Perşembe
AKP neoliberalizmle kavga ederek iktidara gelmedi. Bilakis düzenleyici neoliberal politikalar takip edeceğini, IMF programından sapmayacağını, ama daha iyi yürüteceğini ve yolsuzlukları engelleyeceğini söyleyerek iktidara geldi. O yönüyle popülist öğeleri vardı ama aslında bayağı merkez sağa kaymış bir noktadaydı Kasım 2002 seçiminde. Bunu bizim doğru okumamız gerekir.
"Genç İklimciler Rahatsız"
7 Ocak 2021 Perşembe
Hayır, FFF veya XR “partileşmiyor”, hareketler kendi partilerüstü konumlarını muhafaza konusunda son derece titiz. Ama buralarda iklim aktivizmi yapanlar, ikinci bir şapka edinip o âna dek siyaset dışı kalmış bilim insanlarını yanlarına alarak, her nerde var iseler, siyasi örgütlenmeye girişti. Yerleşik partilerin “hiçbirisini” iklim krizi hedefleri açısından yeterli bulmuyor, baskı yapmayı zorunlu görüyorlar.
“Neoliberal Kelimesi Tedavülden Kalksa, Bir Gecede Cahil Kalacak Akademisyenler Var”
6 Ocak 2021 Çarşamba
Çin komünist bir rejime sahipti. Mao döneminde özellikle, çok koyu, güçlü, hayli otoriter bir komünist bir yönetim vardı. Sonra Komünist Parti iktidardan ayrılmasa bile rejimi iktisadi anlamda ülkeyi yavaş yavaş açtı. Şimdi 70’ler sonunda, 80’lerde biz Çin’e hâlâ komünist diyorduk, fakat o iktisadi açılma o kadar devam etti ki bir noktadan sonra biz artık Çin’e, Çin Komünist Partisi iktidarda olmasına rağmen, komünist demiyoruz değil mi?
2020 Yılı Emek Güncesi: Kolektif Hafızaya Başvurmak
5 Ocak 2021 Salı
Covid-19 salgınında tercihini güvencesizliği genişletmek ve kurumsallaştırmak üzerine yapan siyasal iktidar, salgının bütün ağırlığını işçilerin üzerine yıktı. İşçiler hasta olmak ya da aç kalmak arasında bir tercih yapmak zorunda kaldılar. Saldırılara karşı sustular, işlerine dört elle sarıldılar, hak kayıplarını “buna da şükür” diyerek karşıladılar.
Eril Tahakküm ve Şiddete Bakmak
4 Ocak 2021 Pazartesi
Fo ve Rame’in isimsiz öznesi, tecavüze uğramış ve şiddete yönelik herhangi bir hizmet almak, kamu farkındalığı ve duyarlılığı oluşmuş yetkilerle karşılaşmak bir yana yeni bir şiddet biçimine maruz kalmıştır. Böylece fiziksel şiddet ve moral şiddet kaynaşmış ve eril iktidar yeni bir formda kadın üzerindeki baskısını sürdürmüştür.
Weimar Almanya’sından Nazizm’e Bir Hesaplaşma: Bernhard Schlink ve Okuyucu
3 Ocak 2021 Pazar
Schlink, Hanna Schmitz karakterinde aslında tipik Alman kaderini sorgular. Siemens’te bir işçi olarak göreve başlayan Hanna’yı toplama kamplarına iten sebebin arkasındaki nedenleri ve konumunun sonuçlarını didaktik açıdan irdeler. Michael’in duyguları ile hareket ederek adaletin önüne geçişi, bu manada soykırım karşısında bir sonraki Alman neslinin içine düştüğü çelişki ve kararsızlığı/inkârı sembolize eder.
Sahneden Naklen
2 Ocak 2021 Cumartesi
Varoluşu gereği (tek tek örneklerinden bahsetmiyorum) tiyatronun ritüelle bağının kurulduğu yer burası: bir arada, burada ve şimdi ama aynı anda dünyayla tek ve çok başına, oralarda bir yerde ve sonsuzlukta olmak. Hem şimdi ve burada kadar belirli ve sınırlı, hem de kozmosta ve sonsuzlukta olmak kadar belirsiz ve sınırsız.
Mahalledeki CHP'yi Yaratmak
31 Aralık 2020 Perşembe
Seçmen gerçekçidir, eldeki kuşu daldaki kuşa tercih eder, hayatında olumlu değişiklik yapmayacak vaat, bilgi ve öneriye iltifat etmez. Yetmez, her şey aklına yatar belki ama araya geçmiş yaşam örüntüleri, inançlar, gelenekler, normlar, değerler girer ve süreç çok bilinmeyenli denklem halini alır. Twitter’daki beğeni sayısı da bu denklemi çözmeye yetmez.
Spotify Size Bu Şarkıyı Öneriyor
30 Aralık 2020 Çarşamba
Evet, lüks hayat tasvirleri doğru, kliplerinde yere şampanya döken gösteriş ve özenti kokan rapçiler var. Tüm bunlar rap’in toplu bir fotoğraf albümünden birer parça sadece. Rap’in, şımarık new school çocukların birkaç parçasından hareketle, ticarileşerek zayıfladığını işaretlemek yanlı örneklem göstererek bütüne bakışın engellenmesine neden olmuş.
Eko-Sosyalizm ve Komünist Toplum
29 Aralık 2020 Salı
Başkaya çalışmasına, kapitalizmin ekolojik sürdürülemezliği iddiası ile başlıyor ve “Eğer içinde yaşadığımız bu sistem, insana ve doğaya zarar vermeden yol alamıyorsa, bu bir sürdürülemezlik hâli değil midir?” diye soruyor. Asında kitap başından sonuna bu soruya odaklanıyor ve kapitalizmi aşmanın artık bir etik-politik tercih değil, bir zorunluluk olduğunun altını çiziyor.
Türkiye’de Kültürel Kamu ve Antropoloji
28 Aralık 2020 Pazartesi
Kültürelciliğin “kültür olarak sınıf” hatasına karşın “sınıf olarak kültür” gibi başka bir hataya düşüldü. Sonuç, kültürü sinir uçlarına dokunacak şekilde konuşmayı muhafazakârlık olarak yaftalayan bir anlayışın “kültürel iktidarı”na kurban giden bir antropoloji. Kısacası antropolojinin muhafazakâr bir versiyonunu üretmenin zorluğu meselenin bir yönü iken, kültüre karşı açık fikirli ve anlayıcı bir perspektifi kendi perspektifi ile kaynaştıran dünyalı bir sol antropolojinin talep görmemesi diğer yönüdür.
Bir Özyaşam Hikâyesinden Manifestoya: Kişisel Olan Politiktir
27 Aralık 2020 Pazar
Louis, “bizler” olarak ifade ettiği kesim için siyasetin bir ölüm kalım meselesi olduğunu, fakat siyaseti yapan egemenler içinse siyasetin hayatlarına etkisi olmadığının altını çiziyor. Egemenlerin solcu veya sağcı fark etmeksizin hükümetlerden şikâyet edebileceklerini ve fakat hükümetlerin egemenlere bir zararının dokunmayacağını ve hatta siyasetin ve siyasetçilerin egemenlerin hayatında bir etkisinin olmadığını bildiğini belirtiyor.
“Muhalefet Memuru” Olmamak İçin…
27 Aralık 2020 Pazar
Bunca yoksulluğun, haksızlığın, rezilliğin olduğu bir ortamda anarşist, sosyalist, çevreci hiçbir etkili muhalefetin olmaması, salt iktidarın baskısıyla açıklanabilir mi? Çar’ınkinden daha mı fazla baskı var sahiden? Yoksa sivrilip yalnızlaşmak biraz işimize de mi geliyor? “Halkı görmeyen bir halk partisi olabilir mi?” sorusunu CHP’lilere sıkça sordum, CHP’yi burjuvazinin sadık hizmetçilerinden biri olarak tanımlayan keskin solculara da sorabilirim…
Bu Kötü Kalbi Göğsüme Kim Koydu?
26 Aralık 2020 Cumartesi
Aslı Tohumcu, güçlü toplumsal, siyasal mesajlar içeren romanında belki de yeryüzünde cehalet, kötülük, haksızlık, zulüm, ölüm, açlık, sefalet olduğu müddetçe, bunların doğasına ilişkin kitapların da daha yararlı olabileceğine inanan bir yazar olarak Freire’nin de işaret ettiği anlamda, en önce insanlık durumunun anlamı üzerine düşünmüş gibidir.
Dostluk ve İzonomi
26 Aralık 2020 Cumartesi
Dostluk ilişkisindeki denge (izonomi), mutlak bir denge değildir. Her an, her ilişki kurulduğunda yeniden kurulan bir dengedir. Denge bozulduğu ve yeniden kurulduğu için de mutlak bir pozitiflik yoktur. Dostluğun güzelliği, ilişkinin negatiflik barındırmasında yatar.
Muhalefet ve Ekonomi
25 Aralık 2020 Cuma
Çağdaş, kapsayıcı, makul ve ikna edici bir “Güçlendirilmiş Ekonomik Sistem” tasarlanması ve bunun yurttaşlara anlatılması, mevcut koşullarda siyasal muhalefetin öncülük etmesi gereken tarîhi bir görevdir. Muhalefetin atalet gösterip bu dönüşüm imkânını parti programlarında, gündem belirlemede ve seçim kampanyalarında ıskalaması –hatta bu konuda meydanı iktidara bırakması– hem Türkiye’nin hem de muhalefetin geleceği açısından hüzünlü sonuçlar doğurabilir.
İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek
25 Aralık 2020 Cuma
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2019 yılı Türkiye’de Hak İhlalleri Raporu İHD Dokümantasyon Birimi’nin verilerine göre, 2019 yılında gözaltında ve gözaltı dışındaki yerlerde işkence ve diğer kötü muamelelere uğradığını iddia eden kişi sayısı 1.477’dir. Adalet Bakanlığı verilerine göre de işkence ve eziyet vakalarının bir önceki yıla göre artış gösterdiği saptanmıştır.
Beethoven’ın Çözülmemiş Çelişkileri
24 Aralık 2020 Perşembe
Eroica ve Wellingtons Sieg gibi bestelerin ortak noktası siyasal faaliyet yerine siyasal olanı estetik bir durum olarak ele almalarıdır. Bunlardan biri “büyük sanat eseri”, öbürü kitsch değildir. Bu eserlerin çelişen varlığı Beethoven’ın gökten düşmüş bir deha olmaktan çok yaşadığı tarihselliğe temas eden bir besteci olduğu fikrini destekler. Beethoven’ın siyasallığı varsayılan tavizsiz radikalizminde veya siyasal ideallerle uygunluğunda değil, döneminin güncelliğiyle müzakere ettiği bu çelişkilerde aranmalıdır.
Ya Don Quijote Kazansaydı?
23 Aralık 2020 Çarşamba
Nasıl ki Hitler'i destekleyen ve öfkesini iktidarı ile paylaşmaya gönüllü kitleler oluşmuşsa, iktidara geldikten sonra Quijote'un da çevresini Sancho Panza gibi oportünistler, içi şiddet dolu kalabalıklar saracaktır. İkisi de şiddeti, bir düşünsel anlayışı gerçekleştirmek için olumlar. Nasıl ki Hitler için şiddet ve ideoloji karşılıklı olarak birbirini güçlendiren etmenlerse Quijote için de öyledir.
“Edebiyatta Feminist Söz: Akıldan Kalbe Yazmak”
22 Aralık 2020 Salı
Feminizm cildinde Osmanlı Dönemi ilk kadın romancısı Zafer Hanım’la başlayan kronolojik süreç, günümüz edebiyatından Pelin Buzluk, Hatice Meryem, Aslı Erdoğan ve Şebnem İşigüzel’in metinleri üzerine bir incelemeyle, feminist edebiyat eleştirisinin temsili açısından bir galeri niteliği taşıyor. Bölümün makale yazarları ise Senem Timuroğlu, Beyhan Uygun Temiz, Tülin Ural, Ürün Şen Sönmez, Sibel Kor, Hülya Bulut ve Didem Ardalı Büyükarman’dan oluşuyor.
Patriyarka, Otokrasi ve İstanbul Sözleşmesi
21 Aralık 2020 Pazartesi
Başta bir koalisyon olarak ortaya çıkan, fakat 2010 sonrası bir yaprak dökümü yaşamaya başlayan ve zaman içinde farklı ortaklarını kaybeden iktidar bugün artık çok zayıfladı. Şimdi ise son kalesini, yani muhafazakâr ve ataerkil çekirdek seçmenini İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak gibi bir jestle memnun etmek istermiş gibi görünüyor. Bu hamle de kadınlar için çemberi daraltıyor.
“Partilerde Oligarşik Diyebileceğimiz Yapılar Ortaya Çıkıyor”
20 Aralık 2020 Pazar
Fikir yerine kişiler öne geçmeye, baskın olmaya başlayınca hareket parti değil, hizip, tarikat benzeri arkaik yapılara dönüşüyor. Lider dışındaki kişiler önemlerini, etkilerini yitiriyor; tek adam kültü oluşmaya başlıyor. Partilerde, -monarşik değilse bile- en azından oligarşik diyebileceğimiz yapılar ortaya çıkıyor. Bu yönetim tarzı siyaseti tıkayan bir etki yapıyor, arayışı, hele sorgulamayı imkânsız hale getiriyor, aklı köreltiyor.