Aydın Afacan: Çok Uzak Bir Dünyanın Şiiri
14 Ocak 2025 Salı
Dünyanın uzaklığının yarattığı bu mesafede, Afacan’ın çok uzak bir dünyadan çağırdığı şiirleri yoluyla, varoluşsal bir özlemi de barındırdığını seziyoruz. Bu özlem, dünyayı anlamaya, onun kötülüğüyle karşılaşmaya, ona gerçek yüzünü göstermeye ve mümkünse onu yenmeye yönelik bir çabadır; fakat aynı zamanda bu çabanın kaçınılmaz başarısızlığını da ima eder. Nitekim kitabın ikinci şiiri olan “pastoral bukağı”da şiirsel metnin pastoral bir atmosfere açılması beklenirken şiirin en başında hızla karamsar bir alt metne büründüğü görülür
Barbarları Beklerken: Barbarlara Muhtaç İmparatorluk
12 Ocak 2025 Pazar
Bilinmeyen bir imparatorlukta, zamanda ve mekânda geçen; çoğunlukla isimsiz karakterlere sahip John Maxwell Coetzee’nin Barbarları Beklerken (1980) adlı eseri apartheid/ayrımcılık konusunu beyaz bir sulh hâkiminin ve ‘barbar’ kör bir kızın ilişkisiyle gözler önüne serer. Eser beyazların, göçebelere/barbarlara, tüccarların büyükbaş hayvanlarını çaldıkları gerekçesiyle yakalayıp işkence etmesini, yaralamasını, öldürmesini ve savaş açmasını konu edinir. Çöl yollarını bilmeyen Sivil Savunma’nın görevlendirdiği Albay Joll ve emrindeki köylü askerler sınırdaki barbarları dağlara göçe zorlar.
Hasan Kılıç'la Söyleşi: "Borç İnsanlık Tarihi Kadar Eski bir Gerçekliktir"
11 Ocak 2025 Cumartesi
İkincisi sermaye birikiminin yeni yollar açması ve bunun ideolojik-politik takibinin yeterince güncellenememesiyle ilgiliydi. Kitapta 2000’li yıllarla birlikte finansallaşma ve borçlandırma yoluyla bir yandan toplumun yönetilmesine diğer yandan ise yeni sermaye birikim yollarının açılmasına doğru bir seyir izlendiğini anlatmaya çalıştım. Oliver Roy’un dediği gibi ekonominin (ve dolayısıyla sermaye birikiminin) ağırlığı merkezi üretim ve emekten finansallaşma ve borçlanmaya doğru kaydı. Kritik bir tavır olarak bu dönüşümü gören, dönüşümün ortaya çıkardığı yeni tabiiyet ilişkilerini anlayan bir yerde durmalı düşüncesine sahip oldum. Öte yandan bu iki durumu ortak kesen bir tarihsellik eksikliği vardı.
Mahir Deniz Bebek ve Türkiye’de Ad Koymanın Politikası
10 Ocak 2025 Cuma
31 Aralık gece yarısı adettir, yeni yılın ilk anlarına doğan bebeklerin haberleri yapılır. Son yıllarda teknolojinin ve sosyal medyanın maharetiyle senenin ilk bebeklerinden hemen haberdar oluyoruz. Bu yıl Mahir Deniz ve annesinin fotoğrafı ilk saatlerden itibaren büyük ilgi gördü. Hayatımıza büyük oranda Gezi Direnişi’yle giren genç sol mizah, “Mahir Deniz bebek” için hemen devreye girdi; Marx, Lenin, orak-çekiç, kızıl bayrak, yeşil parka vs. sosyalizme dair ne kadar imaj varsa Mahir Deniz’le yan yana geldi.
Galata Masajı
10 Ocak 2025 Cuma
1 Ocak’taki yürüyüşte “İsrail’e Silah Satan Katil ZIM Katil MAERSK Türkiye’den Defol” pankartına bile tahammül gösterilmedi. Pankartı hazırlayanlar yürüyüşe sokulmadığı gibi gözaltına da alındılar. Eylemi düzenleyen yüzlerce STK korunaklı ve konforlu bir alanda ABD ve İsrail için lanetler okurken dişe dokunur somut adımlara dair konuşmamayı ya da yerli işbirlikçiler aleyhine “hiçbir şey söylememeyi” tercih ettiler. Dünyanın uzak bir köşesinde belki bu tutum sivilliğin neye dönüştüğü konusunda net bir görüntü vermeyebilirdi. Ancak Filistin’le komşu coğrafyada, ümmet olmanın ortak hafızası içinde Türkiye’nin NATO ve ABD ortaklığında ısrar ederek işgalcileri doğrudan zora sokacak kesintisiz ve tam bir ambargodan bile isteye kaçınması takkeyi düşürmüş oldu.
Sözün Başladığı Yer
8 Ocak 2025 Çarşamba
“Teröristlerle görüşmeye gittiği” için “onların tutsağı haline gelmekle” eleştirildiğini, ama barış zeminini oluşturmak için bu güven duygusunun gerektiğini söyleyen Powell, o dönemdeki asıl sorununun “IRA’yla herhangi bir görüşmenin tamamen yasaklanmış” olması olduğunu ve o sırada kimsenin diyalog düşüncesiyle ilgilenmediğini ekliyor. Powell’ın; kariyerini, hatta hayatını tehlikeye atarak gizlice başlattığı görüşmeler daha sonra Blair’in onayını almış ve bu iletişim kanalı aracılığıyla IRA içindeki güvercinlerle yakalanan diyalog, yıllar boyunca hükümet ve IRA arasındaki iletişim olanağının temelini teşkil etmişti.
10 Yıl Önce Bugün Charlie Hebdo Saldırısında Ölenlerin Anısına
7 Ocak 2025 Salı
Demokrasinin ve yayıncılığın temel değerleri olan ifade, yayınlama ve basın özgürlüklerini kararlılıkla savunmak için Charlie Hebdo’ya yapılan canice saldırıyı tüm varlığımızla kınıyor, hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor,  yayın camiasının ve ailelerinin acısını paylaşıyoruz.
Yeni Bir Yıla Girememek
7 Ocak 2025 Salı
Yeni bir yıla girmiş bulunuyoruz. Ancak yeni bir yıla girdiğimizi idrak edebildik mi? Bilemiyorum. Yeni bir yılın gelişi kimisi için bir şeyleri değiştirmeyecek belki, ya da kimisi için yeni kapılar aralayacak. Ancak hissettiğimiz daha çok bir şeyin değişmeyeceği, bir farkın ortaya çıkamayacağı yönünde sanki. Diğer bir deyişle yeni bir yıla girmek için ya hazır değiliz ya da onun hemen geçip gitmesini, daha güzel yıllara ulaşmak üzere atlanması gerektiğini düşünüyoruz. Kısacası yeni yıl için ya çok geç ya da çok erken.
“Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl”: Dinamik Bir Analiz Çerçevesine Doğru
6 Ocak 2025 Pazartesi
Vefa Saygın Öğütle, geçtiğimiz Kasım ayında Birikim Güncel’de, ‘Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl’ kitabı üzerine bir tartışma/eleştiri yazısı kaleme aldı. Öncelikle kamusal tartışma alışkanlığının giderek zayıfladığı bir dönemde böyle bir uğraşa girişmiş olması nedeniyle duyduğum memnuniyeti belirtmekle başlayayım. Bu yazı ile Öğütle’nin işaret ettiği hususların bazılarıyla ilgili kendi pozisyonumu netleştirmeye, bazılarıyla ilgili de tartışmayı daha da derinleştirmek için girilebilecek patikalara işaret etmeye çalışacağım. Öncelikle kitaptaki pozisyonumu biraz daha netleştirmeye çalışayım. İlk olarak, kitapta yer alan ‘Webercilik’-‘Marksizm’ tartışmasına değineceğim. Şunu belirterek başlayayım: ‘Weberci’ analiz çerçevesi konusundaki tavrım kategorik bir dışlama değil daha çok ‘çubuk bükme’ şeklinde.
Ohal Rejimi Uzantısı Kayyım Sistemi
3 Ocak 2025 Cuma
2015 sonrası kayyımlarının, kadın danışma merkezlerini, birimlerini kapatması pratiği, eleştirilerin yoğunlaşması üzerine, neoliberal yönetme pratiği ile açık tutma ve kadrosunu değiştirme, projeleri iptal etme, kadın çalışanları uzaklaştırma vb şeklinde değişti. Örneğin,yolsuzluk iddiası ile görevden alınan Mardin Kayyımı, Kadın Daire Başkanlığı’nın başına bir erkeği getirdi ve neredeyse tüm kadroyu değiştirdi.
Noel Kaosu!
31 Aralık 2024 Salı
Ülkemizdeki "Yılbaşıcılar"ın, konu özelinde yıllardır sürekli dozu artan ve bugünü hedef alan bir direkt saldırı ile muhatap olduklarından olsa gerek, son yıllarda birkaç defans mekanizması geliştirdikleri görülüyor. Bunların birincisi en uzun zamandır aşina olduğumuz, meseleyi kökünden çözecek ve İslâmi cenahla uzlaşmaya gönüllü bir nosyon düzeltme harekâtıdır.
"Ahmaklık" Üzerine: Belà Tarr Sinemasında Anlamın Apaçıklığı ve “Aptal” Nietzsche
28 Aralık 2024 Cumartesi
Sert esen, kaotik şekilde sinematografik evreni düzenleyen rüzgar; Belà Tarr sinemasında, tüm bir insanlığı bozulmaya sürükleyen vahşi kapitalizmin bir temsiline dönüşür. Filmde, bir afetten söz ediliyordur. Fakat fırtına bağlamında verilen bu afet, kapitalizm ekseninde oluşan toplumsal çürümedir. Tanrının bu işte doğrudan bir parmağı olduğu fikri çerçevesinde din ve kapitalizm birlikteliğinin yarattığı felaket ve bu felaketin körükleyicisi olan topluma açık göndermelerde bulunur. Asıl kabahatli olan toplumdur. “Çünkü her şeyin yozlaşması onların bunları elde etmesi ile alakalı” diyerek tüketim alışkanlıklarının yarattığı sosyal adaletsizlikte topluma düşen paydan söz eder.
Gisèle Pelicot Hikâyesini Yeniden Yazdı ve Dünyanın Her Yanındaki Kadınları Heyecana Boğdu. Peki Ya Erkekler?
25 Aralık 2024 Çarşamba
Bu büyük toplumsal tepki, Gisèle Pelicot'nun diğer kararının, ahlaki ve psikolojik kararının sonucuydu: Utancı reddetmek. Tecavüz mağdurları cinsel saldırıdan sonraki her aşamada – tecavüzcü, avukatı, polis, mahkeme sistemi ve medya tarafından– özel ve kamusal olarak utandırılırlar. Olanlardan dolayı suçlanırlar ve bunun kendi hataları olduğu söylenir; geçmişteki cinsel aktiviteleri, kıyafet seçimleri, dışarıda olma kararları, tecavüzcüyle etkileşime girmeleri –eğer girdilerse–, ölümle tehdit edildikleri halde savaşmamaları nedeniyle kınanırlar. Olayın travması hafızalarını karıştırmışsa, rutin olarak itibarsızlaştırılırlar.
“Umut Bir Politik Pratiktir”: Jina Devrimi'nden Öğreneceklerimiz
23 Aralık 2024 Pazartesi
Dolayısıyla Makaremi küçük yaşlardan itibaren baskı ve şiddet üzerine kurulu bir rejimin ne anlama geldiğini iyi biliyor. Bir yandan uluslararası hukuk sistemini İran’daki muhaliflere yönelik şiddeti görünmezleştirmekle eleştirirken, bir yandan da eşi benzeri görülmemiş bu hareketin eylem pratiklerini aktarıyor. Rejimin yoğun şiddetine rağmen insanların direnişi nasıl sürdürdüğünü, geçmişle şu an arasındaki değişimi açıkça ortaya koyuyor. Feminist politikanın bu isyandaki yerini vurguluyor. Uzaktan izleyenler için bu kılavuz; önyargılı, batılı bakışlarını sorgulayabilecekleri bir içerik kazanıyor.
Geçmişin Geleceğe Uzanan Tarihi: Yeni Karanlık Yüzyıl
20 Aralık 2024 Cuma
“Geçmişi tekrar gözden geçirme ve her türden çatışmanın perde arkasını sorgulama gereğini” hatırlatıyor. Bu sorgulama yapıldığında savaşların taraftar kaybedeceğini, taraftarı olmayan savaşların ise sürdürülemeyeceğini belirtiyor. Ayrıca bu sorgulayıcı tutumun da “faydalı salaklar” olarak nitelendirilemeyeceğini eklemeyi de ihmal etmiyor. Nuray Mert, Yeni Karanlık Yüzyıl kitabında, gelinen noktada sıcak/soğuk savaşların ve çatışmaların, militarizmin liberal savunusu çerçevesinde meşrulaştırılmasının eleştirel alanı daralttığını ve böylece “karanlık yüzyıl”ın önünü açtığını söylediği gibi insanları, günümüzde yaşanan savaşlara ve çatışmalara taraf olma dayatmasını reddetmenin erdemine ve başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünmeye çağırıyor.
Ukrayna Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Lideri Yuri Samoilov ile Söyleşi: “Yorgunluktan Öte İlgisizlik Var. Çoğu İnsan Artık Hiçbir Şey Beklemiyor”
18 Aralık 2024 Çarşamba
Avrupalı sendikaların eli kana bulanmış bir saldırgandan nasıl para kabul edebildiğini bilmek isterim. Bu sendikaların topladığı aidatların bir kısmı Ukrayna'nın kana bulanmış bölgelerinden geliyor. Benzer bir şeyi Birleşmiş Milletler için de söyleyebilirim. Geçtiğimiz günlerde [BM Genel Sekreteri António] Guterres, Kazan'daki BRICS zirvesine gitti ve orada Putin'in elini başını eğerek sıkarken bir fotoğrafı çekildi. Böyle bir fotoğrafı daha önce başka nerede gördük? Birinci Çek Cumhuriyeti'nin son cumhurbaşkanı Hitler'le el sıkıştığında. Aynı duruş. Aynı fotoğraf. Uluslararası örgütlerden en azından ellerini Rus emperyalizminin kanıyla kirletmemelerini beklemeliyiz.
Suriye’de Baas Rejimi Ortadan Kalktı: Mülteci Evlerinde Umut, Korku ve Belirsizlik
16 Aralık 2024 Pazartesi
Gönüllü geri dönüş koşullarının oluşması için BM kurumlarının, uluslarası örgütlerin ve hükümetlerin çalışmaları sıklaşmıştı. Lübnan gibi ülkelerde, zaman zaman zorla kitlesel geri göndermeler, sınır dışı etmeler yapılıyordu. Türkiye’de son iki yıldır, gözle görülür şekilde bir strateji değişikliğine gidilmiş, Geçici Koruma Sistemi sıkılaştırılmış, şehirlerde mobil araçlarla kontroller artırılmış, mültecilerin yaşam alanları daraltılmaya başlanmıştı. Geçici Koruma Sistemi’nde verilen kodlarla, mültecilerin sürekli tedirgin edildiği, yaşadıkları gettolara sıkıştırılıp görünmez kılındıkları bir atmosfer yaratılmıştı. Tüm bunlar gönüllü ya da zorla geri gönderilme ve sınır dışı edilme sayısını önemli ölçüde artırmıştı.
Umut-Sen Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu ile Söyleşi:  “Holdingçi Güçler”e Karşı: “Hem Tefekkür, Hem Sefer”
7 Aralık 2024 Cumartesi
Yurdun ilçelerine bile dağılmış küresel fabrika nizamıyla entegre üniversiteler, yeni çok sayıda cezaevinin, mülteci işçi kamp ve banliyölerinin, MESEM uygulamasıyla çocuk işçilik tartışmasına aktüel boyut katan meslek liselerinin de yansıttığı vahşi çalışma rejiminin içerisinde holdingçi güçlere karşı mücadele ve örgütlenme sorumluluğu üstlenecek insana duyulan olağanüstü ihtiyacın altını çiziyoruz tekrar bu uğrakta. Tablonun vehameti bu aciliyet dozunu da bizim huzursuzluğumuzu da büyütüyor. Ortadoğu’da Halep, Hama, Tel Rıfat’ta vekil kuvvetlerle Türkiye’nin boynunu uzattığı savaşın tedarik işlikleri de, Gazze’yi, Lübnan’ın soykırımcı savaş çizgisiyle bombalanmasının tedariği de coğrafyamızdan...
Belirsizlik Ortamında Barışa Tutunmak
4 Aralık 2024 Çarşamba
Bahçeli’nin çağrısının muhalefet cephesindeki etkisine baktığımızda, en büyük tahribatın bu cephede yaşanacağı görülüyor. Bu çağrıya destek verenlerle bunu ciddiye almayanların söylemlerine bakıldığında, “Yetmez ama Evet” deneyimiyle benzerlikler bulmak mümkün. 12 Eylül 2010’da gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumu, “Yetmez ama Evet” sloganıyla hafızalarımıza kazındı. O dönem, yapılmak istenen değişiklikleri bir grup aydın “Yetmez ama Evet” diyerek savunurken, başını ulusalcıların çektiği başka bir grup ise “Ak Partiden demokrasi çıkmaz” diyerek değişiklik tasarısına peşinen karşı çıkmıştı.
“Starbucks”, Küresel Kapitalizm ve Mekân Siyaseti
3 Aralık 2024 Salı
Starbucks, tartışmalı mekân siyasetinin en gözde konusu olmanın yanı sıra, kimlik ve hayat tarzı işletmeciliği anlamında da küresel popüler kültürdeki müstesna yeri nedeniyle, daha uzun süre gerek ekonomi-politik gerekse sosyo-kültürel ve ideolojik söylemin odağında olmayı sürdüreceğe benzemektedir. Burası, uyum baskısıyla biçimlenmiş kendilik imgesinin birincil aynalanma yeri, arzuyu gerçeklikle takas eden narsisizmin sıçramalı tramplenidir. Bunca dikkat çekici bir kitlesel rağbete mazhar olması ise, Adorno’nun deyişiyle, “ben zayıflığının sömürüsü ve teşviki” işini üstlenen kültür endüstrisi içinde varoluşa yönelik zımni algıyı aşırı vurgulu bir anlama dönüştürmesi yüzündendir.
Mert Karbay’la Yeni Dünya Sosyal Medya kitabı üzerine söyleşi:  “Tükendik, sıkıldık.”
1 Aralık 2024 Pazar
Arkadaşlık ve flört uygulamaları, bu soruşturma için elverişli olabilir. Sonuçta kişiler kendi istedikleri türden bir profil açar, seçtikleri kimi özelliklerini öne çıkartır, beklentilerini net olarak yazar. Kartların görece açık oynandığı bu profillerde çeşitli alternatifler arasından, mesafe tanımaksızın ve aracıları askıya alarak karar ve sonuç alabilmenin cazip bir tarafı var şüphesiz. En az çaba ve riske karşılık en yüksek kazanım vaadini hissetmemek güç. Ancak bu tür uygulamalar, hızla, eşleştirmenin ötesine geçip arz ve talebi belirleyen bir piyasa (belki mahzurlu, ama açıklayıcı tabirle “ilişki piyasası”) işlevi görmeye başlıyor. Standartları, normları, trendleri, beklentileri şekillendiriyor. Çevrimiçi olsun çevrimdışı olsun ilişki dinamiklerini yönlendiriyor. Dolayısıyla en başta cezbeden vaatler, külfete dönüşebiliyor. Örneğin etkili bir profil oluşturma için mesai, beğenilmemenin verdiği kaygı, tek tuşla sola atılıp durmanın verdiği güvensizlik ve boş vermişlik, ezcümle profile indirgenmiş olmanın verdiği tekinsizlik...
Yenidoğan Çetesi: İstisna Kural Olursa
29 Kasım 2024 Cuma
Kamuoyunun ilgisini kısmen çekmiş olsa da “Yenidoğan Çetesi” sanıklarının mahkemede yaptıkları savunmalarda Türkiye sağlık ortamını belirleyen yasal ve fiili koşullara dair çok çarpıcı bilgiler yer aldı. Para kazanmak için çocukların sağlığını riske eden ve hatta onların ölümlerine neden oldukları iddia edilen şahıslarla arama sonsuz bir mesafe koyarak; bu kişilerin sağlık sisteminin yasal ve fiili durumundan nasıl yararlandıklarını anlamak ve sistemin açıklarını düzeltmek sağlık alanında yaşanabilecek yeni ölümleri önleyecektir. Bu nedenle sanıkların yazılı medyaya yansıyan kimi açıklamalarını analiz etmek, sağlık alanında yapılması gereken ev ödevlerine de işaret edecektir.
Elizabeth ve Politik Stratejilerimiz: Nasıl Yapmalı?
28 Kasım 2024 Perşembe
Kısa süreli siyasal gündemlere, örneğin seçim gündemlerine hapsolmak, somut ilişkiler peşinde olan ve değişimin daha derinden ve yavaş olacağını idrak eden gündelik hayat politikalarının yerini alamıyor. Oysa örneğin, gündelik hayat politikaları, sermaye için artı-değer üreten emek yerine, sermayenin değersizleştirdiği bakım emeğini merkeze alıyor. Ya da neoliberal öznellikler ve neoliberal etik değerleri sorgulatan zeminleri işaret ediyor.
Hiçbir Şey Yerinde Değil: Devlet Şiddetinin Depolitizasyonu
26 Kasım 2024 Salı
Olacakları peşinen biliyoruz, yine de havadaki ağırlığın bize gerginlik olarak dönmesine engel olamıyoruz. Filmin en başarılı taraflarından biri de bu sanırım. Şenlikli bir evin üzerinde dolaşan kara bulutlar, cinayetler ve idamlarla 70'leri kana bulayan karşı-devrimci karanlığı haber veriyor bize. Fakat film, yarattığı atmosferden güç alarak ortaya koyduğu sezdirme becerisini kendi versiyonunu anlatmaya giriştiği hikâyenin büyüsüne kapılarak yavaş yavaş yitiriyor.