31 Ağustos 2025 Pazar
Uzun zamandır feministler olarak yaşadığımız çelişkilere, gündelik hayatımızda bizi zora sokan meselelere, nasıl bir hayat yaşadığımıza ve nasıl bir hayat yaşamak istediğimize, ilişkilerimize, feminist politikayla kurduğumuz bağa dair bir şeyler yazmak, düşünmek zorlaştı. Neoliberalizmin yıkımı, iktidarın şiddeti dehşetini her geçen gün arttırırken yeni bir krizle uyanıyoruz. Her yanımızı saran gri bir sis içindeymişiz gibi hissediyorum. Aramızdan birileri çıkıp, sakin olamayız diye haykırdığında bir nebze dağılan bir sis sanki. Akışın içinde, söz kurup, bir pozisyon oluşturmaya çalışırken yaşamlarımız gitgide daha tali bir konu haline gelmeye başladı, ilişkilerimiz gündemden düştü, bunları kamusal alanda tartışmak lüks kaldı hatta. Metinlerimiz, dilimiz, devletlere, iktidarlara, patronlara seslenirken, kendi alanlarımıza bakacak fırsat bulamadık belki, bilmiyorum. Gündelik olandan, yani feminizmi feminizm yapan bakıştan uzaklaştıkça bu mesafeyi politik doğruculukla ve idealizmle konumlarımızı açıklar olmanın güvensizliği dolduruyor.